Translate

11 Haziran 2022 Cumartesi

Çözülmüş etleri yeniden dondurmak ?

Buzluktan çıkartıp çözüldükten sonra tekrar dondurmak zorunda kaldığınız etlerin güvenli olup olmadığını araştırdık.

Eğer beslenmemizde vegan ya da vejetaryenliği benimsemediysek et ürünleri diyetimizin büyük bir bölümünü kaplıyor. Ancak ne yazık ki taze etin çok kısa sürede bozulduğunu hepimiz en az bir kere deneyimlemişizdir. Bu yüzden yıllardır eti korumak için kullanılan en yaygın yöntem dondurmak. Hatta bazen bu etleri çözdürdükten sonra tekrar dondurmak zorunda kalabiliyoruz. Peki bu durum güvenli mi?

Çözdürülmüş eti yeniden dondurma
Dondurulmuş etleri çözdüğünüz ve daha sonra bir kısmını pişirmemeye karar verdiğiniz bir zaman olmuştur. Böyle bir durumda, eti çözdürdükten sonra tekrar dondurmanızın güvenli olup olmadığını muhakkak merak etmişsinizdir.
Şimdi içinizi rahatlatabilirsiniz, et çözüldüğünde ve dondurucudan ilk kez çıkarıldığında buzdolabında düzgün bir şekilde muhafaza edildiği sürece daha sonraki bir tarihe kadar tekrar dondurmak güvenlidir.
Tabii bunun bazı şartları var...
• Çözülürken buzdolabında düzgün bir şekilde saklandıysa
• 3-4 gün içinde yeniden dondurulduysa
• 2 saatten fazla buzdolabının dışında bırakılmadıysa
• 32 ° C'nin üzerindeki sıcaklıklarda 1 saatten fazla durmadıysa

Etin çözdürüldükten sonra yeniden dondurulmasının etkileri
Etin yeniden dondurulması güvenli bir şekilde yapılabilir fakat bu durum etin kalitesini etkileyebilir. Renk ve koku değişikliklerine, nem kaybına, yağ ve proteinin oksidasyonunun artmasına neden olabilir.
Oksidasyon, elektronların bir atomdan diğerine aktarıldığı bir işlemdir. Bu etlerde meydana geldiğinde, kalitede önemli bir bozulmaya yol açabilir.
Bir etin nemi tutma yeteneğindeki herhangi bir değişiklik, etin hassasiyetini ve su içeriğini de önemli ölçüde etkileyebilir.
Bununla birlikte, söz konusu etin türü ve etin maruz kaldığı donma-çözülme döngülerinin sayısı, etin birkaç kez yeniden dondurulmaya nasıl tepki vereceğini değiştirir.

Dana eti
Yapılan bir çalışma çeşitli donma-çözülme kombinasyonlarının dana eti biftek kesimlerini nasıl etkilediğini gözlemledi. Araştırmacılar, donma-çözülme döngüleri olan bifteklerin, bir kez dondurulmuş ya da dondurulmamış taze bifteklerle karşılaştırıldığında kalitelerinin daha düşük olduğunu belirtti.
Buna ek olarak, serin ve dondurulmuş depolamanın kırmızı et üzerindeki etkileri üzerine yapılan bir inceleme, etlerin daha kısa bir süre dondurularak saklanmasının, dondurmanın kırmızı et kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerinden bazılarının önlenmesine yardımcı olabileceğini buldu.

Kuzu eti
Kuzu kaburgaları üzerine yapılan başka bir çalışma, kaburgaların çeşitli sıcaklıklarda dondurulmasının ve depolanmasının sululuk, doku ve büzülme gibi kalite belirteçlerini nasıl etkilediğini karşılaştırdı.Sonuçlara göre birkaç kez dondurulan etin diğerlerine oranla daha yumuşak olduğu görüldü.

Kümes hayvanları
Türkiye'de 384 süpermarket müşterisini içeren bir araştırma dondurulmuş tavuk için en yaygın kullanılan çözülme tekniklerinin buzdolabı, mikrodalga, sıcak su, musluk suyu ve tezgah kullanımını içerdiğini saptadı. Sonucunda da çözdürme tekniklerinden hiçbirinin tavuğun rengi veya dokusu üzerinde önemli bir etkisi olmadığını gözlemlendi.
Bununla birlikte, buzdolabında veya mikrodalgada çözülme, diğer çözülme yöntemlerinden daha az büzülmeye neden oldu.
Çözülme yöntemini bir yana bırakırsak, bir tavuk ne kadar çok donup çözülürse, renk ve sululuğundaki değişiklikleri fark etme olasılığınız o kadar yükselir.
  • Çözdüğünüz etlerin tümünü veya bir kısmını yeniden dondurmak isteyebileceğinizi düşünüyorsanız, buzdolabında çözdürme gibi onaylanmış bir çözdürme yöntemini kullanmaya özen gösterin.


  • Kaynak https://www.diyetkolik.com/cozulmus-etleri-yeniden-dondurmak-guvenli-mi

    9 Haziran 2022 Perşembe

    Enflasyon sınıf mücadelesidir

     Türkiye’de her şeyin fiyatının her saniye değiştiği günlerden geçiyoruz. TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verileri yüzde 73,5 derken gerçek araştırmalar durumun yüzde 161 seviyelerinde olabileceğini gösteriyor. Fakat dünyada da durum farklı değil. Hem ABD’de hem Avrupa’nın gelişmiş kapitalist ekonomilerinde yüzde 8 ve üstü enflasyonlar görülmeye başlandı.

    Burjuva iktisatçılar yeni bir “ücret fiyat sarmalı”na girilebileceğini söylüyor. Dünyanın birçok yerinde emekçiler için “hayat giderleri” tartışılıyor. ABD’de Wall Street Journal’da yayımlanan bir araştırmaya göre, halkın yüzde 83’ü ekonominin kötü veya “çok da iyi durumda olmadığını” düşünüyor. Bu 1972’den beri bu konuda görülen en düşük değer.

    Pandemiyle birlikte sıradan insanların tükettikleri şeylerde değişimler görülmeye başlandı. Bu, bazı malların arzında çeşitli sorunları beraberinde getirdi. Çin ve Güney Kore gibi bazı ekonomilerin doğalgaz ithalatı yükselirken, Rusya ve Suudi Arabistan’ın domine ettiği OPEC+ ülkeleri petrol üretimini artırmayı reddettiler. Enerji fiyatlarında yaşanan dalgalanma Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle iyice körüklendi. Tüm dünyadaki buğday üretiminin %25’ini gerçekleştiren iki ülke arasındaki bu savaş gıda krizini de beraberinde getirdi. Finansal spekülasyonlar da enflasyonun artışına katkı sağlıyor. Zira tahıl üretimi son yıllarda az da olsa artış trendinde. Bu da enflasyon konusundaki ortodoks teoriyi yanlışlıyor. Ancak bu teori, merkez bankalarının faiz artırımına gitme yönündeki tepkilerini besliyor.

    “Ücret fiyat sarmalı” korkusundan kasıt, hayat standartlarının düştüğü bu koşullarda, işçilerin daha yüksek ücretler için mücadeleye atılacağından duyulan korku. Patronlar böyle bir dönem görmek istemiyor. Zira işçi ücretleri yükselirse, patronların kârları düşer. Ve egemen sınıf, yeni bir resesyona yol açacak bile olsa, hayat standartlarına saldıracak şekilde hizmetlerin ve malların fiyatlarını artırmaya çalışır. Bu döngünün kendisi sınıf mücadelesinin bir alanıdır.

    Enflasyonu işçiler değil, kaotik bir ekonomik sistem olan kapitalizmde egemen sınıfın ihtiyaçları ve yönelimleri yaratır. Bizim görevimiz ise bunun bir sınıf mücadelesi olduğunu hatırlamak ve emekçilerin aşağıdan mücadeleleriyle kendi sınıfımız lehine kazanımlar elde edeceğimiz dinamikleri yaratmaktır.

    (Sosyalist İşçi) 

    marksist.org

    26 Mayıs 2022 Perşembe

    Ödlek

    'Anton Çehov'
    Birkaç gün önce, evde çocuklarıma ders veren öğretmen hanımı çalışma odama çağırmıştım.
    “Otur, Julia Vassilyevna” dedim. “Aramızdaki hesabı kapatalım. Her ne kadar şu anda paraya ihtiyacın varsa da, resmi bir merasimde bekler gibi bekleyeceğini ve bir türlü kendiliğinden gelip alacağını istemeyeceğini biliyorum. Neyse, gelelim hesabımıza: Ayda otuz rubleye anlaşmıştık…”
    “Kırk.”
    “Hayır, otuz. Not etmiştim, çok iyi aklımda. Hem ben öğretmenlere her zaman ayda otuz ruble öderim. Bu duruma göre; buraya geleli iki ay oluyor, dolayısıyla…”
    “İki ay beş gün.”
    “Tam tamamına iki ay. İşe başladığın günü özellikle not etmiştim. Bu demektir ki, altmış ruble kazanmışsın. Ancak sen bu iki aydan Pazar günlerini çık… biliyorsun ki, pazarları Kolya’ya bir şey öğretmedin, sadece beraber yürüyüşlere çıktınız. Ve üç tatil günü…”
    Julia Vassiyevna kızgınlıktan kıpkırmızı kesildi ve öfkeden iki eliyle sıkı sıkı entarisinin eteklerine yapıştı. Fakat hepsi bu kadar…tek bir çıt dahi çıkarmadı.
    “Dokuz Pazar, üç tatil günü, yani on iki rubleyi çık! Dört gün Kolya hastaydı, dolayısıyla ders falan vermedin, zaten o sıralarda Vanya ile uğraşıyordun. Üç gün de bir diş ağrısı yüzünden çalışmamıştın ve karım sana öğleden sonraları dinlenmen için izin vermişti. On iki, yedi daha… eder on dokuz. Altmıştan çıkar, geriye ne kalır?.. hımm… Kırk bir ruble. Tamam mı?”
    Julia Vassilyevna’nın sol gözü kızarmış, yaşla dolmağa başlamıştı bile. Çenesi hafifçe titriyordu… Sinirli sinirli öksürdü, hızla burnunu sildi. Ancak hepsi bu kadar…tek bir çıt yok.
    “Yılbaşına yakın bir gün, bir çay bardağı ve bir de tabak kırmıştın. Bunlar için de iki ruble çıkar. Çay bardağı dededen kalma antika olduğu için aslında iki rubleden çok daha fazla ederdi, ama neyse…boş ver. İşin sonunda ben ne zaman zararlı çıkmadım ki! İhmalin yüzünden Kolya bir gün ağaca tırmanmış ve ceketini yırtmıştı. Onun için de on ruble say. Yine senin dikkatsizliğinin yüzünden hizmetçi kız Vanya’nın ayakkabılarını çalmıştı! Evde tüm olup bitenleri dikkatle izlemen gerekir. Sana bunun için para veriyoruz. Dolayısıyla beş ruble daha çık. Ocak ayının sonunda sana on ruble vermiştim…”
    “Hayır, böyle bir şey yapmadınız!” diye Julia Vassilyevna zorlukla yutkunarak cevap verdi.
    “Not etmiştim. Yanlış olmama imkân yok!”
    “Şey… Peki, öyleyse.”
    Kırkbirden yirmi yediyi çıkar… kalır sana on dört.”
    Kızcağızın şimdi iki gözü birden yaşla dolmuştu. Küçücük şirin burnunun altında da ter damlacıkları belirmeye başlamıştı. Zavallı kız!”
    “Şimdiye kadar bana bir kere para verildi” diye titreyen sesiyle konuştu. “Ve o da sizin karınız tarafından. Hepsi üç ruble, fazla değil.”
    “Sahi mi? Görüyor musun, ben onu not etmemişim! On dörtten üç daha çıkar…kalır on bir. Al azizim, işte paran: Üç, beş, dokuz, on, on bir. Tamam mı?”
    On bir rublesini de avucuna koydum. Uzandı, aldı ve titreyen parmaklarıyla cebine sokuşturdu.
    “Mersi” diye boğuk bir sesle fısıldadı.
    Birden yerimden fırladım ve başladım odanın içinde bir aşağı bir yukarı gidip gelmeye. Sinirlerim son derece bozulmuş, kan tepeme fırlamıştı. Kızgın kızgın;
    “Ne için bu… ‘Mersi’” diye sordum.
    “Verdiğiniz para için.”
    “Hakkını yediğimi sen de bal gibi biliyorsun Aman Tanrım! Ne biçim insansın sen, görmüyor musun ki, seni göz göre soydum! Daha ötesi ver mı bunun, paranı çaldım! Ve sen hâlâ ‘Mersi’ diyorsun!”
    “Bundan önce çalıştığım yerlerde hiç vermemişlerdi.”
    “Hiç mi vermemişlerdi? Şaşırmaya da gerek yok ya! Bana gelince, sana ufak bir şaka yaptım. Sırf ders olsun, öğrenesin diye bu insafsızca yolu seçtim… Merak etme, seksen rublenin tamamını da sana vereceğim! Al işte, hepsi şu zarfın içinde seni bekliyor… Ancak bir insanın bu kadar pısırık olabileceğine de hâlâ inanamıyorum! Neden haksızlığa baş kaldırmıyorsun? Dünyada bu denli yüreksiz, tabansız olmak mümkün mü... Bu kadar ödlek olmak?”
    Acı bir gülümseme dudaklarının kenarında kıvrıldı. Yüzündeki ifade, “Mümkün”, diyordu.
    Kendisine zalim bir yoldan ufak bir ders verdiğim için özür diledim. O hâlâ şaşkın şaşkın bakınırken eline seksen rubleyi sıkıştırdım. O yine her zamanki ‘Mersi” siyle mırıldanır gibi üst üstü defalarca teşekkür etti ve odadan çıktı. Arkasından bakarken kendi kendime düşünüyordum:
    “Şu dünyada zayıfları ezmek ne kadar kolay!”

    Çeviren:Yılmaz Dikbaş