Translate

26 Ocak 2019 Cumartesi

Venezula Niçin Battı?

Venezuela
Venezuela, Güney Amerika kıtasının kuzey kısmında yer alan, Karayip Denizi ve Atlas Okyanusuna kıyıları olan, 916.445 km2 yüzölçüme ve 31 milyonun üzerinde nüfusa sahip bir ülke. Maracaibo Gölü kıyısındaki tahta evlerin oluşturduğu görünümü Venedik’e benzeten İtalyan denizci Amerigo Vespucci, bölgeyi İtalyanca’da ‘Küçük Venedik’ anlamına gelen Veneziola olarak adlandırmış[i]. Veneziola adı zamanla İspanyolca’da Venezuela'ya dönüşmüş.

İspanyollar, 1522’de başlayarak Venezuela’yı sömürge haline getirmiş. 1811’de Francisco de Miranda önderliğinde bağımsızlık mücadelesi başlamışsa da bunun başarıya ulaşması ancak 1821’de Simon Bolivar’ın önderliğinde mümkün olabilmiş. 1821 yılında, Venezuela, Kolombiya, Ekvator ve Panama ile birlikte Büyük Kolombiya Cumhuriyeti adı altında birleşik, bağımsız bir devlet kurmuşlar. 1830 yılında Venezuela bu birlikten çıkarak ayrı bir devlet konumuna geçmiş. Bolivar’a duyulan büyük saygı dolayısıyla ülkenin resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olmuş.

Venezuela Ekonomisi
2000 yılında 118 milyar Dolar GSYH’ya ve 4.824 Dolar kişi başına gelire sahip olan Venezuela 2010 yılında GSYH’sını 294 milyar Dolara, kişi başına gelirini de 10.317 Dolara yükseltmeyi başarmış. Sonraki yıllarda ciddi bir ivme kaybı yaşamaya başlamış. 2016 yılında GSYH ve kişi başına gelir 2010 yılının gerisine düşmüş.

Venezuela dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip ülkesi konumunda bulunuyor. 2016 sonu itibariyle dünyada varlığı kanıtlanmış ham petrol rezervi 1,7 trilyon varil olarak hesaplanıyor. Bunun yüzde 17,6’sı (yani 301 milyar varillik) bölümü Venezuela’da bulunuyor (İkinci Suudi Arabistan’da 266,5 ve üçüncü Kanada’da 171,5 milyar varil ham petrol rezervi bulunuyor.

Bu zengin ham petrol rezervine karşın ekonominin nereden nereye geldiğini görebilmek için makroekonomik göstergelerine bir bakalım (Kaynak: IMF, WEO Database, April,2017.)

www.mahfiegilmez.com/2017/07/venezuella-nicin-battı

3 Ocak 2019 Perşembe

536 senesi dünyada yaşamak için neden en kötü yıldı?

Yaşadığımız dönemin kötü ve zor olduğunu düşünüyorsanız, bir kez daha düşünün. Dünya tarihinde yaşadığımız dönemden çok daha beter zamanlar var.
Harvard Üniversitesi'nden Orta Çağ tarihçisi ve arkeolog Michael McCormick'e göre, M.S. 536, dünyada yaşamak için "en kötü yıllardan biri ve hatta en kötüsü olabilir."
McCormick, Science dergisine yazdığı makalede, 536 yılında Avrupa, Orta Doğu ve Asya'nın bir bölümünü gizemli bir sis perdesinin kapladığını ve tam 18 ay boyunca hem gece hem de gündüz dünyanın karanlıkta kaldığını yazdı.
536 yılının yazında, hava sıcaklıkları 1,5 ile 2,5 derece düştü ve böylece son 2300 yılının en soğuk 10 yılı başladı.
A volcanic eruption (artistic design)
Çin'e yaz aylarında kar yağdı, ekinler dondu ve insanlar açlıktan öldü.
İrlanda'da resmi belgelere göre, "536 ile 539 yılları arasında yiyecek ekmek bulunamadı." Beş yıl sonra, 541 yılında ise o dönem Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'na ait olan, Mısır'ın güneydoğusunda Nil Nehri'nin en doğu ağzında yer alan liman kenti Pelusium'da hıyarcıklı veba (bubonik veba) salgını baş gösterdi.
McCormick'e göre, bugünkü adıyla Justinianus Veba Salgını'nda hastalık çok hızlı bir şekilde yayıldı ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun nüfusunun üçte birini ortadan kaldırarak, çöküş sürecine de ivme kazandırdı.

Peki ama bu yıkıcı olayları tetikleyen neydi?


10 Aralık 2018 Pazartesi

Kassandra Laneti ve İktisatçılar

Yunan mitolojisinin en ilginç öykülerinden birisidir Kassandra’nın öyküsü.


Kassandra, Troya kralı Priamos ve kraliçe Hekabe’nin kızı, Hektor ve Paris’in kız kardeşidir.
Tek isteği geleceği görebilen bakire bir rahibe olmaktır.

Zeus ile Leto’nun çocukları olan Apollon, mitoloji kaynaklarında tüm sanatların, müziğin,
güneşin, şiirin ve ateşin tanrısı olarak geçer. Ayrıca kâhin özelliği taşıyan Apollon, 
geleceği görme yetisine ve bu yetiyi insanlara geçirebilme gücüne sahiptir. Homeros’un 
İlyada’sında Apollon, Troya’nın koruyucu tanrısı olarak yer alır ve Troya’da adına inşa edilmiş 
bir tapınak vardır.

Apollon, bir gün Kassandra’yı görür ve çok beğenir. Konuşurlarken kızın isteğini öğrenir
ve kendisiyle birlikte olursa ona geleceği görme yeteneğini vereceğini söyler. Kassandra
rahibe olmak istediği için bu teklifi kabul etmesi mümkün olmasa da Apollon’a bu yeteneği
ona verirse onunla birlikte olacağı yalanını söyler. Apollon, Kassandra’nın ağzına tükürür ve
geleceği görme yeteneği böylece kıza geçer. Kassandra, rahibe olmak istediği için verdiği
sözü tutamayacağını öne sürerek Apollon’la birlikte olmaz. Buna çok kızan Apollon kızı
lanetler, geleceği görse de buna kimseyi inandıramamasını ve bir kadın olarak aşağılanarak
rahibe olamamasını diler.

Troya savaşı öncesinde Kassandra bu savaşı ve savaşın varacağı sonuçları görür, babasını
ve ağabeylerini buna inandırmaya çalışır ama Apollon’un laneti buna engel olduğu için kimseyi
böyle bir şeye inandıramaz. Ve bir köşede geleceğin getireceği bütün kötülükleri bilerek,
hissederek savaşın gidişini ve sonunu izlemek durumunda kalır.

Troyalılar aslında savaşı kazanırlar, Sparta kralı ve Yunan ordusunun komutanı Agamemnon ve
Akalılar geri çekilip gözden kaybolunca Kassandra yanılmış olabileceğini ve kehanetin tutmamış
olabileceğini düşünür. Ama Achilleaus ve askerleri tahta bir atın içinde girdikleri Troya
kentinin kapılarını gece açarak Yunanlıların Troya’yı ele geçirmesini sağlar ve kehanet gerçek
olur. Aias adında bir Yunan askeri Kassandra’yı Athena tapınağında kıstırır ve tecavüz eder.
Apollon’un bütün lanetleri bir bir tutar. Troya’nın bu duruma düşeceğini görmüş ama kimseyi
inandıramamış olan Kassandra, kadın olarak aşağılanmış ve rahibe olma umudunu tamamen
kaybetmiş olur. Troya savaşında Yunan güçlerine komuta eden Sparta kralı Agamemnon,
Kassandra’yı savaş esiri olarak Sparta’ya götürür ve kendisine cariye yapar. İkisinin yakınlığını
kıskanan Agamemnon’un karısı bir süre sonra Kassandra’yı öldürür.  

Bazı gerçekler vardır ki kâhin olmayı gerektirmeyecek kadar açık ve seçik olarak ortadadır.
Mesela yapısal reformları yapmadan Türkiye’nin ve benzeri ülkelerin gelişmiş ülkeler arasına
giremeyeceği gerçeği bunlardan birisidir. Güçler ayrımına dayalı bir hukuk sistemi
kurulmadan, yargı bağımsızlığı sağlanmadan, tümüyle bilimsel bir eğitim düzeyine geçilmeden, 
teşvik sistemi siyasal amaç yerine ekonomik amaçlı kullanılmaya başlanmadan, vergi sistemi
düzeltilmeden ne orta gelir tuzağından çıkmak ne de gelişmiş ülkeler arasına girmek 
mümkün. Ben bunları söylemeye başlayalı yirmi yıldan fazla olmuş. Ben yalnız değilim bu 
konuda. Bunları söyleyen birçok iktisatçı, sosyal bilimci var. Ne söylersek söyleyelim siyasetçiler, 
yapısal reformları yapmadan durumu devam ettireceklerini ve hatta iyiye götüreceklerine 
inanmaya devam ediyorlar.

Kassandra laneti, günümüzde iktisatçıların üzerine yapışmış gibi duruyor.


Mahfi Eğilmez