Translate

13 Haziran 2022 Pazartesi

‘Sevgi iklimi’ değil profesyonellik

Domenec Torrent, Galatasaray’da bir geleceği olmayacağının kesinleştiği Sivasspor yenilgisi sonrası, kulübün neden bu halde olduğunun ipucunu da verdi. Gerçi tercümanı her zaman olduğu gibi sözlerini yansıtma konusunda başarısızdı ama ne demek istediği anlaşılıyordu. Kulübe geldiklerinde kadro ve rakiplere dair tüm analiz paketlerinin Florya’yı terk eden teknik ekip tarafından götürüldüğünü, bilgisayar programlarını bile baştan satın almaları gerektiğini söylemişti. Avrupa’da Barcelona, Bayern Münih ve Manchester City’de çalışmış biri için akıl almaz seviyede amatör bir manzara olduğu kesin. Ancak medya ve taraftarlar bu tablonun kulüp için ne anlam ifade ettiği üzerine konuşmak yerine bunu “Çaycı Torrent’in İmparator’a saldırısı” olarak okudu. Torrent’in sözleri bazı açık gerçeklere işaret ediyordu: Burada kurumsal bir yapı yok. Burası bakkaldan hallice bir kulüp. Bu yüzden her yıl onlarca transfer yapılıyor, bu yüzden altyapıdan gelip geçen sayısız yetenek harcanıyor, gelişemiyor, as takımda fırsat bulamıyor, bu yüzden sorunları ancak “baba” mertebesindeki karizmatik figürün çözebileceği düşünülüyor.

Torrent’in sözleri aslında Fatih Terim’i değil kulübü hedef alıyordu. Çünkü gerçek bir kulüpte bir teknik direktörün zaten bu seviyede bir hakimiyeti olamaz. Adı ister Pep Guardiola olsun ister Alex Ferguson. Onun görev alanı, sorumlulukları sınırlı ve katidir. Oysa Galatasaray, -en azından Avrupa’daki muadilleriyle kıyaslandığında- gerçek bir kulüp değil. Birilerinin çiftliği, birilerinin iktidar alanı, birilerinin oyun sahası, birilerinin lise derneği. Burada gerçek bir kurumsal yapının inşası bu “paydaş”ların kimileri için maddi kayıp, kimileri için statü yitimi, kimileri için boş zaman uğraşının çalınması demek.

Hal böyleyken fırtınalı seçim süreci boyunca en az dinlediğimiz “proje”nin gerçek bir kurumsal yapıya dair olması sürpriz değil. Tabii bu anlamda atılmış en olumlu adımlara ev sahipliği yapan basketbol takımının sorumlusu Erden Timur’un dahi kamuoyuna başarının sırrını “sevgi iklimi”yle açıklaması geleceğe dair ümit beslemeyi zorlaştırıyor. Sevgiyi taraftar duyar, hisseder. Yönetici ise çok daha maddi ve sert bir dünyanın oyuncusudur, görevi kulübü bu dünyanın fırtınalı etkilerinden koruyacak yapıya büründürmektir. “Sevgi iklimi” denen şeyi yaratacak, daimi kılacak olan budur. Yanlış anlaşılmasın burada Timur’un kendisiyle değil kamuoyuna yansıttığı retorikle tartışıyorum. Çünkü projelerden anladığımız kadarıyla işin “maddi ve sert” yanının en çok farkında olan isim kendisi. Ki bu da bizi seçim sürecinin en ilginç safhasına taşıyor. Malum seçim son anda Fırat Develioğlu’nun zuhur etmesiyle ertelendi. Onun sayesinde Dursun Özbek’in başkanlığındaki ekip kuruldu, iddialı projeler açıklandı ve neticede Galatasaray’ın başkanı değişti. Galatasaraylılar Türkiye’de yaşıyor dolayısıyla şüphelenmekte haklılar bu yüzden projeler hayata geçirilirken mutlaka sürecin şeffaflığının bir numaralı denetleyici gücü olmalılar.

Galatasaray, Torrent’in faş ettiği “çiftlik” yapısından kurtulmadıkça, Develioğlu’nu sahneye süren güç karanlıkta kaldıkça soru işaretleri havada uçuşmaya devam edecek. Bir yanda “sevgi iklimi”, bir yanda seçim sonuçlarının tasdiklediği diri muhalefet, bir yanda milyarlık projeler, bir yanda Dursun Özbek’in cüzdanı, bir yanda kurumsallaşma çabası, bir yanda müstakbel teknik direktörün üzerinde sallanacak İmparator’un kılıcı… Dursun Özbek ilk mesajında “Galatasaray’a barışı, sevgi iklimini getirmek istiyorum” dedi ama kavganın sert biçimde sürmesi muhtemel. Bu kavga kişilerden bağımsız, gerçek, profesyonel, kurumsal bir kulüp olana kadar sürer.

Mithat Fabian Sözmen - Evrensel

11 Haziran 2022 Cumartesi

Çözülmüş etleri yeniden dondurmak ?

Buzluktan çıkartıp çözüldükten sonra tekrar dondurmak zorunda kaldığınız etlerin güvenli olup olmadığını araştırdık.

Eğer beslenmemizde vegan ya da vejetaryenliği benimsemediysek et ürünleri diyetimizin büyük bir bölümünü kaplıyor. Ancak ne yazık ki taze etin çok kısa sürede bozulduğunu hepimiz en az bir kere deneyimlemişizdir. Bu yüzden yıllardır eti korumak için kullanılan en yaygın yöntem dondurmak. Hatta bazen bu etleri çözdürdükten sonra tekrar dondurmak zorunda kalabiliyoruz. Peki bu durum güvenli mi?

Çözdürülmüş eti yeniden dondurma
Dondurulmuş etleri çözdüğünüz ve daha sonra bir kısmını pişirmemeye karar verdiğiniz bir zaman olmuştur. Böyle bir durumda, eti çözdürdükten sonra tekrar dondurmanızın güvenli olup olmadığını muhakkak merak etmişsinizdir.
Şimdi içinizi rahatlatabilirsiniz, et çözüldüğünde ve dondurucudan ilk kez çıkarıldığında buzdolabında düzgün bir şekilde muhafaza edildiği sürece daha sonraki bir tarihe kadar tekrar dondurmak güvenlidir.
Tabii bunun bazı şartları var...
• Çözülürken buzdolabında düzgün bir şekilde saklandıysa
• 3-4 gün içinde yeniden dondurulduysa
• 2 saatten fazla buzdolabının dışında bırakılmadıysa
• 32 ° C'nin üzerindeki sıcaklıklarda 1 saatten fazla durmadıysa

Etin çözdürüldükten sonra yeniden dondurulmasının etkileri
Etin yeniden dondurulması güvenli bir şekilde yapılabilir fakat bu durum etin kalitesini etkileyebilir. Renk ve koku değişikliklerine, nem kaybına, yağ ve proteinin oksidasyonunun artmasına neden olabilir.
Oksidasyon, elektronların bir atomdan diğerine aktarıldığı bir işlemdir. Bu etlerde meydana geldiğinde, kalitede önemli bir bozulmaya yol açabilir.
Bir etin nemi tutma yeteneğindeki herhangi bir değişiklik, etin hassasiyetini ve su içeriğini de önemli ölçüde etkileyebilir.
Bununla birlikte, söz konusu etin türü ve etin maruz kaldığı donma-çözülme döngülerinin sayısı, etin birkaç kez yeniden dondurulmaya nasıl tepki vereceğini değiştirir.

Dana eti
Yapılan bir çalışma çeşitli donma-çözülme kombinasyonlarının dana eti biftek kesimlerini nasıl etkilediğini gözlemledi. Araştırmacılar, donma-çözülme döngüleri olan bifteklerin, bir kez dondurulmuş ya da dondurulmamış taze bifteklerle karşılaştırıldığında kalitelerinin daha düşük olduğunu belirtti.
Buna ek olarak, serin ve dondurulmuş depolamanın kırmızı et üzerindeki etkileri üzerine yapılan bir inceleme, etlerin daha kısa bir süre dondurularak saklanmasının, dondurmanın kırmızı et kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerinden bazılarının önlenmesine yardımcı olabileceğini buldu.

Kuzu eti
Kuzu kaburgaları üzerine yapılan başka bir çalışma, kaburgaların çeşitli sıcaklıklarda dondurulmasının ve depolanmasının sululuk, doku ve büzülme gibi kalite belirteçlerini nasıl etkilediğini karşılaştırdı.Sonuçlara göre birkaç kez dondurulan etin diğerlerine oranla daha yumuşak olduğu görüldü.

Kümes hayvanları
Türkiye'de 384 süpermarket müşterisini içeren bir araştırma dondurulmuş tavuk için en yaygın kullanılan çözülme tekniklerinin buzdolabı, mikrodalga, sıcak su, musluk suyu ve tezgah kullanımını içerdiğini saptadı. Sonucunda da çözdürme tekniklerinden hiçbirinin tavuğun rengi veya dokusu üzerinde önemli bir etkisi olmadığını gözlemlendi.
Bununla birlikte, buzdolabında veya mikrodalgada çözülme, diğer çözülme yöntemlerinden daha az büzülmeye neden oldu.
Çözülme yöntemini bir yana bırakırsak, bir tavuk ne kadar çok donup çözülürse, renk ve sululuğundaki değişiklikleri fark etme olasılığınız o kadar yükselir.
  • Çözdüğünüz etlerin tümünü veya bir kısmını yeniden dondurmak isteyebileceğinizi düşünüyorsanız, buzdolabında çözdürme gibi onaylanmış bir çözdürme yöntemini kullanmaya özen gösterin.


  • Kaynak https://www.diyetkolik.com/cozulmus-etleri-yeniden-dondurmak-guvenli-mi

    9 Haziran 2022 Perşembe

    Enflasyon sınıf mücadelesidir

     Türkiye’de her şeyin fiyatının her saniye değiştiği günlerden geçiyoruz. TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verileri yüzde 73,5 derken gerçek araştırmalar durumun yüzde 161 seviyelerinde olabileceğini gösteriyor. Fakat dünyada da durum farklı değil. Hem ABD’de hem Avrupa’nın gelişmiş kapitalist ekonomilerinde yüzde 8 ve üstü enflasyonlar görülmeye başlandı.

    Burjuva iktisatçılar yeni bir “ücret fiyat sarmalı”na girilebileceğini söylüyor. Dünyanın birçok yerinde emekçiler için “hayat giderleri” tartışılıyor. ABD’de Wall Street Journal’da yayımlanan bir araştırmaya göre, halkın yüzde 83’ü ekonominin kötü veya “çok da iyi durumda olmadığını” düşünüyor. Bu 1972’den beri bu konuda görülen en düşük değer.

    Pandemiyle birlikte sıradan insanların tükettikleri şeylerde değişimler görülmeye başlandı. Bu, bazı malların arzında çeşitli sorunları beraberinde getirdi. Çin ve Güney Kore gibi bazı ekonomilerin doğalgaz ithalatı yükselirken, Rusya ve Suudi Arabistan’ın domine ettiği OPEC+ ülkeleri petrol üretimini artırmayı reddettiler. Enerji fiyatlarında yaşanan dalgalanma Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle iyice körüklendi. Tüm dünyadaki buğday üretiminin %25’ini gerçekleştiren iki ülke arasındaki bu savaş gıda krizini de beraberinde getirdi. Finansal spekülasyonlar da enflasyonun artışına katkı sağlıyor. Zira tahıl üretimi son yıllarda az da olsa artış trendinde. Bu da enflasyon konusundaki ortodoks teoriyi yanlışlıyor. Ancak bu teori, merkez bankalarının faiz artırımına gitme yönündeki tepkilerini besliyor.

    “Ücret fiyat sarmalı” korkusundan kasıt, hayat standartlarının düştüğü bu koşullarda, işçilerin daha yüksek ücretler için mücadeleye atılacağından duyulan korku. Patronlar böyle bir dönem görmek istemiyor. Zira işçi ücretleri yükselirse, patronların kârları düşer. Ve egemen sınıf, yeni bir resesyona yol açacak bile olsa, hayat standartlarına saldıracak şekilde hizmetlerin ve malların fiyatlarını artırmaya çalışır. Bu döngünün kendisi sınıf mücadelesinin bir alanıdır.

    Enflasyonu işçiler değil, kaotik bir ekonomik sistem olan kapitalizmde egemen sınıfın ihtiyaçları ve yönelimleri yaratır. Bizim görevimiz ise bunun bir sınıf mücadelesi olduğunu hatırlamak ve emekçilerin aşağıdan mücadeleleriyle kendi sınıfımız lehine kazanımlar elde edeceğimiz dinamikleri yaratmaktır.

    (Sosyalist İşçi) 

    marksist.org