Translate

Fashion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fashion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2020 Perşembe

Barbie, Türkiye'den yüzücü Sümeyye Boyacı’yı seçti

Çocukların en sevdiği oyuncaklar arasında yer alan 'Barbie bebeğin' üreticisi, 2020 yılı için Türkiye’den rol model olarak 17 yaşındaki Milli Yüzücü Sümeyye Boyacı'yı seçti.
Barbie, rol model olarak Türkiye'den yüzücü Sümeyye Boyacı’yı seçtiAmerikalı oyuncak üreticisi Mattel, 2015 yılında başlattığı "İlham Veren Kadınlar" serisi kapsamında çocuklara kendi potansiyelinin farkında olmaları için çeşitli ülkelerden başarılı kadınları rol model olarak seçiyor.
Amerikalı firma, söz konusu başarılı kadınlardan esinlenen oyuncak Barbie bebek üretiyor. Genç kızlar ve erkeklere ilham kaynağı olan sporcu, bilim insanı, sanatçı, yazar gibi farklı mesleklerden gelen kadınlar seçiliyor. Bu projenin amacı yıllardır devam eden ön yargıları yıkmak.
Her sene birçok ülkeden rol model seçilen başarılı kadınlardan oluşan rol modeller arasında daha önce Türkiye’den Çağla Kubat ve Gülse Birsel yer alıyordu
Yarım asırdan fazla süredir raflarda yerini alan, zaman zaman ise tartışmalara yol açan Barbie, oyuncak endüstrisindeki rekabete rağmen 150'den fazla ülkede her yıl 58 milyon bebek satmaya devam ediyor.

*Sümeyye Boyacı 5 Şubat 2003, Eskişehir'de dünyaya geldi. Doğumundan itibaren iki kolu olmayan Boyacı, 2008 yılında yüzmeye başladı.
2016'da Berlin'de düzenlenen ve kariyerinin ilk uluslararası yarışı 30. Uluslararası Alman Şampiyonası'nda mücadele etti. Boyacı burada 50 m sırtüstü gençler B S5 kategorisinde altın madalyanın sahibi oldu.
2016 Yaz Paralimpik Oyunları'ndaki 50 m sırtüstü S5 kategorisinde 8. oldu. 2017'de Avrupa Paralimpik Gençlik Oyunları'ndaki 50 m sırtüstü S1-5 kategorisinde bronz madalya kazandı.
2018'de, Dublin'deki Avrupa Paralimpik Yüzme Şampiyonası'nda, 50 m sırtüstü S5 kategorisinde altın madalya kazandı.

31 Mayıs 2019 Cuma

Personadan Kahraman Olur mu?

Aksu Bora/26 Nisan 2019

Michelle Phan, çevrimdışına çıkışını “neden terk ettim” diye bir videoda anlatmış; bir tür kahramanın yolculuğu hikâyesi. Kendisi de bunun farkında, diyor ki “Arslan Kral’daki Simba gibi”. Sonra ekliyor ama: “ben kahraman değilim, sadece bir kızım.”

Phan, bir “youtube ünlüsü”. Güzellik topluluğunun annesi olarak da nitelendiriliyor - ki o güzellik topluluğu dedikleri öyle böyle bir şey değil (şu video, merak edenler için iyi bir kaynak olabilir: https://youtu.be/dWLb_5AU-II)

Youtube, hikâyeler anlatmak için harika bir mecra. Yayıneviyle, editörle, yazı işleri müdürüyle, yapımcıyla falan uğraşmak gerekmiyor, basit bir kamera, bilgisayar ve internet bağlantısı yetiyor. Gençlerin, kadınların, transların… bu mecrayı bu kadar sevmelerinin bir sebebi olmalı. Kendi hikâyelerini anlatabildikleri, anlatırken kurabildikleri bir yer. Kendilerini yalnız hissetmeyecekleri. İlle de ünlü olmak gerekmez, muhakkak size kulak verecek birilerini buluyorsunuz orada, sadece kulak vermiyorlar, videonun altına yazıyorlar da.

Hikâyeler öyle şeylerdir bilirsiniz, anlatırken kurulurlar, dinlenirken yeniden kurulurlar, değişirler, yayılırlar. İçinde yaşadığınız kocaman hikâyelerin içinde, kendi küçük hikâyenizi anlatarak onlarla ilişkilenirsiniz. O büyük hikâyelerin kahramanları hep başkalarıdır zaten, siz değil.

İlk gençliğimde, hikâyelerden değil de ideolojiden söz edilirdi daha fazla - şimdi pek edilmiyor. Gerçekliğin onu biçimlendirme gücü olanlar tarafından anlatıldığına işaret eden “yanlış bilinç” lafıyla birlikte. Muktedirlerin hikâyesine inanmak işte, Ulus Baker’in veciz ifadesiyle, “insan kulübede başka, sarayda başka düşünür. Kulübedeyken sarayda gibi düşünüyorsa, işte o ideolojidir.”

Michelle’in kurduğu güzellik topluluğunu böyle bir “ideolojik”liğin şahikası olarak görmek pekâlâ mümkün. Değil mi ki makyaj, kozmetik endüstrisi, bedenlerin biçimlendirilmesi, güzellik… Tabii ki. “Neoliberal beden politikaları…” Kazandığı üç kuruşu aydınlatıcıya veren tezgahtâr kız işte, “kendini sarayda sanıyor”dur - hatta belki sanal alemin sanal olması, bu sanmaya işaret ediyordur! İnsanları ideolojilerin kurbanları olarak düşünmekteki kibir!

Bana her zaman daha ilginç gelen şey, insanların kendilerine verilen o büyük hikâyelerle ne yaptıklarıdır. Mesela kadınların güzellik ideolojisiyle ne yaptıkları, gençlerin “kendine yatırım yapma” ideolojisiyle ne yaptıkları… Michelle, henüz yirmilerinin başındayken, makyajı güzellikten çok bir yaratıcılık meselesi olarak düşünmüş, yüzünü bir tuval olarak. Demiş ki, makyaj, kendini ifade etmenin bir yoludur. Bazen de eğlenmenin, iletişim kurmanın, başka birisi olmanın…

Güzellik ideolojisiyle Amerikan rüyasının kesiştiği yerden bir persona yaratmış. Etkili bir persona. Milyonlarca takipçi, yüzlerce taklitçi, yüz milyonlarca dolar değerinde bir marka.

Sonra, 2015’te, bu personayla kendi “gerçek”liğinin birbirine karıştığını, kendini kaybettiğini hissetmiş ve çevrimdışına çıkmış. Video yayınlamayı bırakmış, sosyal medya hesaplarını kapatmış, markasını çalışanlara emanet etmiş, gitmiş. “Kendimin bir ürün haline geldiğini hissettim” diyor, “parayla kendime zaman satın aldım, gerçek kendimi bulmak için.”

Anlatılarak kurulan hikâyenin de sınırları varmış demek.

Kahramanla personanın yolu ayrılabiliyormuş.

Bitmez tükenmez taşınmalarla okulda hep “yeni kız” olmanın, Asyalı olmanın, yoksul olmanın üstesinden gelmek için hep başkalarına benzemeye çalıştığını, onlar gibi olursa kendisini seveceklerini düşündüğünü anlatıyor. Son sınıfta artık yılıp vazgeçtiğinde ancak arkadaş edinebilmeye başlamış - bu hikâyeyi “gerçek ben” başlığı altında anlatıyor kitabında. Yarattığı personanın temelinde de bu var: “gerçek ben”. Muhtemelen başarısının temelinde de.

Şimdi, yeniden “gerçek ben”in peşine düşme hikâyesini, “benim için hiçbir şey öğretmekten, öğrenmekten ve iletişimden önemli değil. Söylemeyi sevdiğim biçimiyle, Yaşıyorum, Seviyorum, Öğretiyorum, ama en önemlisi, Öğreniyorum” diye anlatıyor. Bakalım kahramanımız bu Ye, Dua et, Sev hikâyesi içinden sağ çıkabilecek mi.

Michelle Phan’ın hikâyesi kahramanlıkla persona arasındaki fark üzerine düşünmek için bulunmaz bir örnek. İnsanın kendisiyle ve başkalarıyla ilişkisi arasındaki farkı. İdeolojilerle anlatılar arasındaki. İktidarın “gerçeklik” ve “hikâye” tezahürleri arasındaki farkı.

BİRİKİM