Translate

sosyal demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sosyal demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2024 Pazartesi

Özerklik Nedir? (Demokratik ve Yerel Özerklik)

Özerkliğin Anlamı ve Kapsamı

Özerklik, sözcük anlamı itibariyle, yönetim açısından dış baskılardan ve denetimlerden bağımsız olma halini tanımlar. "Muhtariyet" olarak da bilinen sözcüğün bir diğer adı "otonomi"dir. Bir yerel topluluk, yerel nitelikteki işlerini kendi iradesiyle, kendi kendine ve kendi organları ile yapıyorsa ve tüm bunları yapabilmesine olanak sağlayan kaynakları mevcutsa özerktir. Yani, özerklik, kısaca kendi kendine yetme ve yönetimde serbest olma durumudur. Özerklik, dokunulmazlık anlamına gelmez. Aynı şekilde, bağımsız olmak demek de değildir. Özerkliğin sınırları ve çerçevesini anayasa ve yasalar belirler. Eğer, yasaların olumsuz şekilde yorumlandığı, ülke çıkarlarıyla uyuşmayan kararların alındığı ve bu kararların uygulandığı bir ortam varsa, bu ortamı oluşturan topluluk özerklik kavramının niteliklerine ters düşüyor demektir. Özerkliğin asli amacı, hizmettir. Verilen hizmetlerin daha iyi yürütülmesi hedeflendiği için özerklik uygulanır. 

Özerklik, yasalarla belirlenmiş çerçeve içinde kaldığı müddetçe, idarelerin kendi faaliyetlerine hakim olacakları kuralları, kendi seçtikleri organlar vasıtasıyla koymaya hak ve yetki sahibi olmasıdır. Bir başka tanıma göre ise, özerklik, yerel yönetimlerin yasalarla belirlenmiş sınırların içinde kalarak, yerel işlerini kendi sorumlulukları ile ve kendi seçilmiş organları ile yerel halkın faydasına ve çıkarlarına uygun olarak düzenleme, belirleme ve yönetme hakkı ile imkanıdır.

Özerklik, yerel yönetimlere daha fazla hareket alanı ve hürlüğü verir. Bu sayede, yerel yönetimler yerel hizmetlerini kendileri planlayıp iç örgütlenmelerini kendileri tamamlarlar. Özerkliğin en dış çerçevesini belirleyen anayasa ve yasalar, kimi zaman özerkliğin kısıtlanmasına ve yok edilmesine de yol açabilir. Bu yüzden, özerklik bir ülkenin anayasasında çok net biçimde tanımlanmış olmalıdır. Günümüzde, özerkliğin yaygın olarak uygulandığı pek çok ülke vardır. 

Özerkliğin üç temel amacı bulunur. Bu amaçlar:

  • Yerel birimlerde gittikçe artan, hizmetle ilgili talepleri karşılamak için yerel yönetime yetki vermek ve ona esneklik sağlamak.
  • Yerel yönetimlerin, kendi koşullarına ve ihtiyaçlarına en uygun yönetim yapısını kendilerinin belirleme hakkına sahip olmaları.
  • Yerel yönetimi, merkezi yönetimin müdahalelerinden korumak. Kendi halkını daha iyi tanıyan yerel yönetimin, yeni oluşan ihtiyaçlar ve hizmetler için kendi kendine aksiyon almasını sağlayarak, merkezi yönetimi sürekli olarak talep ve baskıya muhatap etmemek.

Özerkliğin iki anlamının olduğu kabul edilir. Böylece, yerel ve demokratik özerkliğin de iki farklı yönü ortaya çıkmış olur. 

İlki, yerel yönetimlerin tüzel kişiliklerinin özerkliğidir. Bu tip yerel özerklik, yerel yönetimin organlarının merkez yönetimle ilişkilerini ilgilendiren tiptir. Burada, yerel yönetimin merkezi yönetimden tamamen bağımsız olması beklenmez. Önemli olan, görevlerini, merkezi yönetim müdahale etmeden kendi imkanları dahilinde yapmalarıdır. Bu tip özerklik şu sonuçları beraberinde getirir:

  • Merkezi yönetim ile yerel yönetimin birbirinden ayrı iş ve işlevlerinin olması.
  • Yerel yönetimlerin maddi imkanlarının kuvvetlendirilmesi, bununla ilgili önlemlerin alınması.
  • Merkezi yönetimin, yerel yönetim üzerindeki denetiminin sınırlanması.

İkincisi ise, ilgili bölgede bulunan yerel halkın özerkliğidir. Burada, yerel yönetimin halkla ilişkisi konu alınır. Seçilmiş yerel yönetim organları, halkı layıkıyla temsil edebilmeyi önemser. O yüzden, bu yerel özerlikte, halkı temsil edebilecek kişilerin seçilmesine olanak tanıyan bir seçim ortamı sağlanmalıdır. Bu çeşit özerkliğin nitelikleri ise şöyledir:

  • Yerel yönetimlerin hakim olduğu birimlerde, yapılacak etkinliklerin yerel organlar tarafından belirlenmesi.
  • Yerel yönetimlerin, merkezi yönetimler tarafından değil, ilgili yerel birimi oluşturmuş halklar tarafından denetlenmesi.

Özerklik kavramı, Batı Avrupa'nın feodalizmden kapitalizme geçişi aşamasında ortaya çıkmış bir ilkedir. Bu değişim gerçekleşirken, aşağıdan yukarıya doğru örgütlenen yapıların gelişmesine yardımcı olan, demokrasinin ve onun getirdiği düzenin uygulanabilmesine olanak sağlayan bir kurum olarak dikkat çekmiştir. Modern devlet yapısında, merkezi yönetimler ve yerel yönetimler ahenk içerisindedir ve ayrıca yerel yönetimlerin anayasada belirlenmiş ve tanımlanmış bir özerklik alanı vardır. Bu kavram, günümüzde kazandığı ekstra önem nedeniyle, çoğulcu demokrasinin egemen olduğu toplumlarda daha çok karşımıza çıkar. 

Özerklik kavramı hem genel çerçevesiyle, hem de yerel ve demokratik özerklik alt başlıkları ile 1960'lı yıllardan beri başta Avrupa'da olmak üzere tüm dünyada tartışılmaktadır. Özellikle 1990'lı yıllarda, hakkında sayısız akademik çalışma yapılarak Avrupa'da entegrasyonu hız kazanmış ve ulus-devletler yavaş yavaş geri plana çekilmeye başlamıştır.

1985'te imzaya açılan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, onların özerklik durumunun savunulması, yerinden yönetim ve demokrasi ilkelerine önem veren ve bu ilkelere dayanan bir Avrupa'nın kurulması amacıyla yapılan bir çalışmalar bütünü olarak karşımıza çıkar. 

Demokratik Özerklik Nedir?

Demokratik özerklik, bir devletin içinde, siyasal egemenlik yetkilerinin değil ancak yönetim yetki ve görevlerinin bir kısmının yerel seçimle iş başına gelmiş temsili yapılara devir olma durumudur. Ülke bütünlüğü dahilinde, halkın yerel yönetimde söz ve karar sahibi olması demektir. Bu görev icra edilirken, yerel halk kendi farklılıklarını da özgürce ifade edebilecektir. 

Demokratik özerklik, tüm yerel halkın, etnik kimlikleri, inançları ve yaşam biçimleri önemsenmeksizin baskı altında olmadan, kendilerini özgürce ifade edebildiği, hizmetin eşit şekilde dağıtılabildiği ve halkın yönetime katılabildiği adil bir toplumu amaçlar.

Demokratik özerkliğin hayata geçmesi ve devam ettirilebilmesi için anayasada tanımlanması ve yasalar tarafından güvence altına alınması şarttır. Bununla birlikte, hem siyasi hem de idari yapılanmada reform gerektirir. Bu idari modele göre, birbiriyle yoğun şekilde sosyo-kültürel ilişkilerde ve ekonomik münasebette olan komşu illeri ihtiva eden, yapı anlamında seçilerek görev başına gelmiş il genel meclislerine benzeyen, ademi merkeziyetçi nitelikte bölgesel meclisler kurulur. 

Demokratik özerkliğin çerçevesi aşağıdaki şekilde belirlenir:

  • Bir ülkenin siyasi ve idari yapılarında demokratikleşmeyi sağlamak birincil amaçtır. Bu nedenle köklü bir reformdan söz eder.
  • Devlet sistemini değiştirerek sorun çözmeyi değil, toplumun öz yeterliliğini esas alarak sorun çözmeyi baz alır.
  • Bir devletin sorunlarının çözümü için geliştirilecek yöntemlerde, yerel halkı ve yönetimi güçlendirmeyi, halkı söz sahibi kılmayı ve onların kendilerini ilgilendiren kararları kendilerinin alabilmesini esas alır.
  • Halkın karar alma mekanizmaları ile süreçlerine dahil olması için demokratik katılımı esas alır ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini baz alır.
  • Yalnızca etnik temelli ve toprağı baz alan özerklik anlayışını değil, kültürel farklılıkların hür biçimde ifade edilebildiği bölgesel ve lokal yapılanmayı savunur.
  • Bayrak, resmi dil gibi tüm ülkeyi ilgilendiren ana unsurları hala geçerli görür. Bununla birlikte, özerk bölgelerin kendi dil ve sembollerinin ifadesini de özgür kılar ve bunun demokratik öz yönetimin oluşması için gerekli olduğunu düşünür.
  • Demokratik özerk yönetimler, bölge meclisi şeklinde örgütlenir ve meclislerde görev ve sorumluluk alan kimseler bölge meclis temsilcisi olarak adlandırılır. Meclisler, hem meclis başkanını, hem de görevli oldukları alandaki işleri yürütecek yürütme kurulunu seçer. Bu kurulun üyelerinin ve başkanın meclisin aldığı kararların uygulanmasında sorumlu olması beklenir.
  • Bölgelerin hepsi, o bölgenin özel ismini ya da bölge meclisinin yetki ve sorumluluk sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılır.
  • Demokratik özerkliğe göre, illerin valileri, merkezi yönetimin aldığı kararlarla birlikte, bölge yürütme kurulunun aldığı kararları da uygular. Bakanlıklara bağlı taşra teşkilatlarının da aynı şekilde işlemesi beklenir. İl genel meclisleri, belediyeler, muhtarlıklar ve benzeri idari yapılar yine varlıklarını sürdüreceklerdir.
"

⥅Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı

Yerel özerklik olgusu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın 3. maddesinin 1. fıkrasında şu şekilde açıklanmıştır: "Yerel makamların, yasalarla belirlenmiş sınırların içinde, kamu işlerinin mühim bir kısmını kendi sorumlulukları içinde ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönete hak ve yetkisine sahip olmalarıdır." Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, bu hakkın, direkt, eşit, adil ve genel oya dayanan bir gizli seçim sonucun göre, serbest şekilde seçilen üyelerden oluşmuş ve kendilerine karşı sorumlu olan yürütme organlarına sahip olan meclisler ya da kurul toplantıları tarafından kullanılabileceği belirtilmiştir. 
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın tanıdığı yerel özerklik ilkesi, yerel yönetimlerin kendi  ana kurallarını koyma, kendi lokal işlerini istedikleri ve belirledikleri gibi idare etme, merkezi yönetimin yerel işlere karışmasını engelleme, kendi yerel kaynaklarını oluşturma ve yerel birlik üyelerinin genel refahı ve mutluluğuna fayda sağlama hak ve yetkisini kullanmasını içerir.  Yerel özerkliğin sağlanması ve gerçekleşebilmesi için, alınacak kararlara, bu kararları alacak ve uygulayacak organlara ve maddi imkanlara dair bazı şart ve koşulların mevcut olması gerekir. Bu koşullara göre, ancak aşağıdaki durumlarda özerklikten söz edilebilir:

  • Yerel yönetimler karar alacakları zaman, üst makamların izin veya onay vermesini beklemeden, onlara bağlı olmadan hareket edebiliyorlarsa,
  • Yerel yönetimlerin görevli ekibi, merkezi yönetimin etkisinden uzakta kurulabiliyor ve onların tesirinde çalışmıyorsa,
  • Merkezi yönetimin, yerel yönetim ekibini görevden almak, kendi iradesiyle atamak gibi yetkileri yoksa,
  • Yerel yönetimin organları seçilerek göreve geliyorsa,
  • Yerel yönetim, yetkilerini, sorumluluklarını ve görevlerini yerine getirebilmek için kafi miktarda maddi imkanlara sahipse.

Eğer yerel yönetimler, merkezi yönetimlerin ön iznini veyahut onayını istiyorsa, bu izin ve onaylar olmadan karar alamıyor veya uygulayamıyorsa, ekiplerinin üzerinde merkezi yönetim tarafından kurulmuş bir baskı mevcutsa, maddi imkanları zayıfsa veya merkezi yönetime bağlı durumdaysa, yerel yönetimlerin özerkliğinden söz edilemez. 

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na göre, yerel yönetimlere aşağıdaki nedenler dolayısıyla önem verilir. Ayrıca, onların geliştirilmesi için uygulanması gereken kurallar ve özerkliğin sağlanması aşamasında dikkat edilmesi gereken faktörler vardır. Tüm bu maddeler şu şekilde sıralanabilir:

  • Yerel yönetimler doğrudan halka dayanırlar. Bu nedenle demokratik rejimin dayanağı ve temeli niteliğindedirler.
  • Vatandaşların kamu işlerinin belirlenmesinde ve idaresinde katkı sunmalarını sağlar. Bu eylemi direkt olarak yapabildikleri yer yerel yönetimlerdir.
  • Yerel yönetimler daha fazla yetki ve sorumluluk sayesinde vatandaşlara daha aktif ve etkili biçimde hizmet sunabilirler. Ayrıca vatandaşlara daha yakın bir yönetim sağlarlar.
  • Yerel yönetimlerin yargı yoluna başvurma hakkında kısıtlama yaşamamalıdır.
  • Yerel yönetimlerin karar alma mekanizmaları özgürce yapılacak seçimler sonucu belirlenmelidir.
  • Yerel yönetimler görev ve sorumluluklarını yerine getirirlerken, merkezi yönetim onlara minimum düzeyde müdahalede bulunmalıdır.
  • Yerel yönetimlerde yapılacak denetimlerde yasaya uygunluk esas alınmalıdır.
  • Yerel yönetimler, görev ve sorumluluklarıyla orantılı olacak bir gelir sahibi olmalıdır. 

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, onların özerklik durumunun savunulması, yerinden yönetim ve demokrasi ilkelerine önem veren ve bu ilkelere dayanan bir Avrupa'nın kurulması amacıyla yapılan bir çalışmalar bütünü olarak karşımıza çıkar. 15 Ekim 1985'te sözleşme olarak imzaya açılan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı yürürlüğe girmesi amacıyla gerekli olan koşulların yerine getirilmesinden sonra, 1 Eylül 1988 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. 

Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı 21 Kasım 1988 tarihinde imzalamıştır. 1991 senesinde ise 3723 sayılı yasa ile TBMM tarafından onaylanmasına karar verilerek, 1992 yılında 92/3398 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanmıştır. Bu onay Resmi Gazete'de 3 Ekim 1992'de duyurulmuştur. Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın yürürlük tarihini 1 Nisan 1993 olarak belirlemiştir. Ayrıca, bazı hükümlerini benimsemiş, yedi tane hükmüne ise çekince koymuştur.

Hakan Kutluay - www.makaleler.com/ozerklik-nedir

5 Nisan 2020 Pazar

Neo-liberalizm yorgun, yıprandı, zayıfladı; ama yerine ne konacak?

Prof. Dr. Sencer Ayata:

Söyleşi Metin Kaan Kurtuluş

Ufukta 21. yüzyıl koşullarında bir “New Deal” görünüyor… Ufukta, gücünü bilimden alan uzmanın otoritesinin geleneksel otoritenin, siyasi otoritenin önüne geçeceği yeni bir Aydınlanma görünüyor.”
Bu sözler, dünya akademilerinde de tanınan Türkiye’nin önde gelen sosyologlarından Prof. Dr. Sencer Ayata’ya ait.
Yeni tip Koronavirüs’ün (Covid-19) kısa süre içinde dünyanın büyük bir bölümünü etkisi altına alması, birçok ülkede sosyal devlet ve evrensel sağlık sigortası gibi kavramları tekrar gündeme getirerek tartışılmasına da yol açtı.
Dünya düzeni, Koronavirüs salgınından sonra değişebilir mi?
Bu soruya ilişkin olası yanıtlar da tartışma gündemine giriyor.
Türkiye ve dünyadaki bu tartışmalar eşliğinde, geçen yasama döneminde parlamentoya ve CHP yönetimine giren, bir dönem Harvard Üniversitesi’nde ders veren ODTÜ Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sencer Ayata ile mevcut krizde ve dünyada sosyal demokrasinin konumu ve durumu hakkında konuştuk. (Metin Kaan Kurtuluş)

*New Deal (Yeni Görüş), ABD'de 'Büyük Buhran' sebebiyle 1933-1939 yılları arasında Franklin D. Roosevelt tarafından yürürlüğe sokulan ekonomi, sosyal ve siyasi önlemler içeren programdır. Program kamu yatırımlarını arttırmaya ve istihdam sağlamaya odaklanıyordu, hedefi 'Büyük Buhran' sonrası ekonomik düzelmeyi hedefliyordu. Program kapsamında ekonominin tekrar benzer bir krizle karşı karşıya kaldığında çökmemesi için finansal reform da yapıldı. ABD'de program '3R' kavramıyla da özetleniyor: Relief, Recovery ve Reform (rahatlama, iyileşme, reform)