Translate

13 Ekim 2018 Cumartesi

Kargalar Hakkında

Sosyal medyanın hayatımızın merkezine oturmasıyla her taraf ‘minnoş’ hayvan videoları ile dolup taşmaya başladı. Dün adını bile bilmediğimiz bir çok hayvan dostumuzun, bugün tüm günlük rutinlerini biliyoruz.

Evcil hayvan kategorisine zaten hiç değinmiyorum, milyonlarca takipçisi olan internet fenomeni kediler,köpekler, kuşlar var. Peki her gün gördüğümüz, her sabah sesleriyle uyandığımız kargalar?

Kargalar, malesef ‘minnoş’ hayvanlar kategorisinde olmadıkları için, bir instagram hesabının öznesi olamıyorlar:( Ya da fatura sırasında beklerken, ‘ay bi karga videosu açayım da keyfim yerine gelsin’ ya da, ‘ayyy şu kargaya bak ne de tatlı çöp karıştırıyor’ şeklinde trendler 2017 itibari ile hala ortalıkta görünmediğinden, biz de bu özel kuşlar hakkında çok az şey biliyoruz…

Hadi o zaman başlayalım! Hanımlar, beyler buyrunuz kargalar hakkında, ihmal edilmiş fakat bilmek isteyeceğiniz 10 şey!

1-Kargalar ve İnanılmaz Zekaları


Oxford Üniversitesinde, kargaların araç-gereç kullanma kabiliyetleri üzerine bir deney yapılmıştır. deney şöyle;
İnce uzun bir tüpün içine yiyecek konulmuş ve karganın nasıl alacağı gözlenmiş.
Sonuç mu?
Karga masada bulunan ince tele uzanmış, ucunu kanca şekline getirmiş ve tüpe daldırmış. Kendine saniyeler içinde yaptığı bu olta ile yiyeceğine kolay bir şekilde ulaşmış. Bu deney kargalardan önce birçok hayvan üstünde de denenmiş. Fakat hiçbiri bu deney sonucunda tüpün içindeki yiyeceğe ulaşamamış.

5’e Kadar Sayabilirler


Kargalar üzerinde araştırmalar yapan, bir grup bilim insanına göre, doğanın en akıllı hayvanları, bilinenin aksine maymunlar değil kargalardır. 5’e kadar sayabilirler, hayatta kalmak için malzemelerini ihtiyaçlarını karşılamak için en yaratıcı biçimlerde kullanabilirler.

2- Yanlış Bilinen Bir Mit! Kargalar Bizden Uzun Yaşamazlar


Kargaların yaşam süresi ile ilgili, çok yaygın ve yanlış bilinen bir inanış var. Kargaların, 100 hatta 200 sene yaşadığı zannediliyor halk arasında. Bu tamamen yanlış bir bilgi. Kargaların ortalama ömürleri 15-20 senedir. Hadi özel bakım altında olsalar o zamanda en fazla 30-40 sene yaşayabiliyorlar. Tabi yaşam süreleri türden diğer türe farklılık gösteriyor. Sadece 6-7 sene ortalama ömrü olan karga türleri de var.

3- İnsanlar ile Yaşamaktan Oldukça Memnunlar


Bak bu baya ilginç bir bilgi!
İnsanlar onların yaşam alanlarını da diğer hayvanlar gibi kısıtlasa da, kargalar bunu kendilerine avantaja dönüştürmüşler. Mesela kabuklarını kırmakta zorlandıkları ceviz gibi yemişleri trafiğin yoğun olduğu yollara bırakıyorlar. Arabalar kabuklarını parçaladığında da yemeklerini alıp afiyetle yiyorlar!

4- Herşeyi Yiyebiliyorlar


Asla yemek seçmiyorlar. Çöp de yiyorlar, böcek de, meyve de. Ama yine halk arasında yaygın olarak konuşulan, “kargalar leş yer” oldukça yanlış bir bilgi var. Leş yiyen tek tür kuzgunlar, yani leş kargaları. Onun dışında kalan cinsler leş yemezler, ama leş dışında herşeyi yerler.

5- Tek Eşliler

Sosyal ilişkileri genel olarak insanlara çok benziyor aslında.Topluluklar halinde yaşıyorlar. Tek eşliler, hayatları boyunca eşlerine sadık kalıyorlar. Ayrıca yavruları olduğu zaman, anne ve baba karga, yavrunun bakımını ortak olarak üstleniyorlar.
Sürüden Ayrılan Karga
-SPONSOR REKLAM-
Bunlara ek olarak, sürüden ayrı yavru bir karga gördüklerinde onu sürülerine dahil edip, bakımını üstleniyorlar. Tehlikelere karşı birbirlerini uyarıyorlar ve koruyorlar.

6- Yas Tutuyorlar


Tıpkı insanlar gibi kargalarda ölüleri için yas tutarlar. Ölen karga dostlarının etrafında çember oluşturup, yüksek sesle öterler. “Ölüm farkındalığı” aslında çok az hayvan türünde bulunan bir özelliktir. Ölen akrabalarını hemen terk edip gitmemelerinin aynı zamanda, onu öldüren sebebi anlamaya çalışmalarının bir sonucu olduğu da tahmin ediliyor. Bu sayede akrabalarını öldüren tehlikeye karşı sürünün geri kalanı önlem alabiliyor.

7- Besle Kargayı, Hediyeler Getirsin


Gabi Mann, 8 yaşında ve Seattle’da yaşayan dünyalar tatlısı bir küçük hanım. Gabi 4 yaşından beri, evlerinin arka bahçesindeki kargalara bakıyor. Ve işte bu kargalar da ne bulurlarsa Gabi’ye getiriyorlar:) Getirdikleri şeyler hediye niteliğinde ve küçük bir kız çocuğunun hoşlanabileceği herşey var! ışıltılı boncuklar, küpeler, düğmeler, kalp şekilli objeler, küçük legolar hatta! Halk arasında dolanıp duran; “Besle kargayı, oysun gözünü” atasözü de, kargalar ile ilgili diğer önyargılar gibi çöpe gidiyor!

8- Mizah ile Yakından İlgililer!

Şu aşşağıdaki gibi milyonlarca fotoğraf, video, türlü görsel bulabilirsiniz! Diğer hayvanların kuyruklarıyla oynayıp, onları sinir etmek gibi bir alışkanlıkları var:)

9-  Asla Unutmazlar


Kargalar üzerinde yapılan meşhur bir deney onların hafızaları hakkında oldukça etkileyici sonuçlar ortaya koyuyor. Araştırmanın sahibi o dönem doktora öğrencisi olan Kaeli Swift.
Gönüllü insanlardan oluşan bir gruba, yüzlerine takmaları için maskeler verildi ve maskeli kişiler de ellerinde içi doldurulmuş kuş ölüleri tutarak durdular. Kargalar maskeli kişileri tehlike olarak algıladılar ve kendi sürülerini ya da komşularını haberdar etmek için, maskeli kişiler geldiğinde yüksek sesle ötmeye başladılar. İşin garip yanı şu ki; maskeli kişiler ellerinde kuş ölüleri olmadan durduklarında aynı şekilde ötmeye ve diğer kargaları uyarmaya devam ettiler.

Kinciler Mi?

Kargaların intikamlarını mutlaka aldıklarına ve kinci olduklarına dair yaygın bir düşünce var insanlar arasında. Bu deney biraz onu da kanıtlar nitelikte. Ama yine de intikamdan ziyade, hayatta kalmak ve hayatlarını korumak motivasyonu ile bazı bilgileri sakladıklarını görmüş oluyoruz bu deneyde.

10- Mitoloji ve Kargalar


Bugünün dünyasında kargalar ölümü, kötü haberi, olumsuz şeyleri temsil ediyor. Ama aslında   Yunan mitolojisinde kargalar ölümsüzlüğü temsil eder. Aynı zamanda Yunan mitolojisinde kargalara çok saygı duyulur. Mesela, karga tanrılara eşlik eden bir arkadaş ve yoldaştır. Bunun en önemli örneği Tenedos’un koruyucusu Apollo ve siyaha dönüştürdüğü kargasıdır. İskandinav kültüründe de kargaların özel bir yeri vardır, neredeyse kutsal sayılırlar. İskandinav mitlerinde kargaların saygı duyulan hayvanlar olmasının kaynağı; Tanrı Odin’in iki kargasının olmasıdır.


10 Ekim 2018 Çarşamba

10 Ekim !

Tanıl Bora

Üç yıl önce bugün, 10 Ekim 2015’te, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği’nin çağrısıyla düzenlenen Emek, Demokrasi ve Barış Mitingine katılmak üzere Ankara Garı önünde biraraya gelen topluluğa düzenlenen bombalı saldırıda 109 insan öldü. Bu, Cumhuriyet Türkiyesi tarihinin can kaybı bakımından, en ağır üç “olay”ından biridir. Diğerleri, 120 insanın öldürüldüğü Kahramanmaraş katliamı (1978) ve 283 insanın hayatını kaybettiği 15 Temmuz darbe kalkışması (2016). Maraş, bir pogrom, bir kırımdı (öyle görmeyenler, “toplumsal çatışma” veya “mukatele” diye tasnif eder). 15 Temmuz, adı üstünde, darbe girişimiydi. 10 Ekim, soğuk haber diliyle, “Türkiye tarihinin en kanlı terör eylemi” olarak anılıyor. Arka planını, gerçekleşme koşul ve imkânlarını bir tarafa bırakalım;[1] bombalı intihar saldırısıdır, en soğuk, en ‘teknik’ tabiriyle “terör eylemi”dir. Derdi gücü “terörle mücadele” olan, her taşın altında “terör” cürümü bulan bir rejimin, bir idarenin, karşısında dehşete kapılacağı, kendi baş meselesinin en vahim tezahürünü göreceği, ‘sahici’ terör.

Üç yıldır, 10 Ekim’e, böyle bir anlam ve önemin verildiğini görebiliyor musunuz?

Aksine, layıkıyla anmanın yasaklarla önlendiği, matemin/yasın men edildiğini görüyoruz. Canı yananların ikinci kez “kurbanlaştırıldığı” bir men ediş (link). Zafer Yılmaz, dahasını, sosyal medyada katledilenleri zemmeden “nefret şovları”nı hatırlatarak, “ölülere karşı sergilenen bu tutumun, nefret gösterisi yapanların gözünde tam da biz geride kalanların yaşamının da bir sorun olduğunu gösterdiğini” yazmıştı. Necmi Erdoğan’dan naklederek yinelediği gibi, beraber yas tutamamak, toplum olamamanın göstergesidir.[2]

***

İhtiramla başını önüne eğemeyen… bir de yası men eden… bir de unutturuşu ayrıca zulme çeviren bu… “şey” hakkında daha fazla konuşmayacağım. Bu, hep karşımızda.

Türk milliyetçiliğinin, toplam unutturma politikası, cehdi ve şevki içinde, ‘lehdar’ olduğu travmaları işlemekten dahi feragat ettiğine başka bir yerde değinmiştim.[3]

***

Belki, elbette bizzat bu kıyıcı unutturma siyasetinin de âmillerinden olduğu, kendi unutuşumuz üzerine biraz daha fazla düşünmeli. Özellikle travmaların fazlalığının, hele son birkaç yıldaki sıklaşmalarının, bireysel ve kolektif belleği serseme çeviren etkisini… Belki, unutmama gayretimizin kendisi üzerine, anma/hatırlama biçimlerimiz üzerine de düşünmeli. Sadece Adı Bahtiyar’daki (şarkı Ahmet Kaya/söz Yusuf Hayaloğlu) “Birileri ona ‘ölmedin’ diyordu…” dizesi, çok şey söylüyor.

***

Philip Roth bir romanında “Bazı şeyleri sadece önemli olmadıkları için değil, aynı zamanda fazla önemli oldukları için unuttuğumuzdan…”[4] söz ediyordu.

Burhan Sönmez’in son romanı Labirent, geçirdiği bir kaza sonrasında hafızasını geri kazanmaya çalışan bir adamı anlatıyor. Kahramanımız, hafızasının izini sürerken, bir yandan da adeta hatırlamanın ‘imkânsızlığını’ fark ediyor, hatta ara ara, unutmanın bir ‘imkân’ hatta bir lütuf olabileceği sezgisine kayıyor… Hatırlayamamanın sızısıyla, hatırlamanın beyhudeliğinin sızısı, birbirine dolanıyor. Şöyle diyor, bir yerde: “İnsan hayatının aslında geçmişin anımsanmasına değil parça parça unutulmasına yaradığını anlıyorum.”[5]

Usta bir romancının, -adeta Nietzscheci- Deleuzcü bir meyille-, hatırlamanın belki-imkânsızlığı ve beyhudeliği meselesiyle boğuşması, ‘durumumuz’ hakkında çok şey söylüyor.

***

Evet, unutturma tazyiki altında, unutturmak isteyenin zulmü altında, ondan gayrı, hatırlamanın kendi ağır yükü altında, hatırlamak zordur. Sahiden, emek istiyor: hafıza emeği (link).

İşte, 10 Ekim Dayanışması, bu vasatta, olağanüstü bir sabırla, bunun için çalışıyor. Unutturmama borcunu, “dayanışmayla, birlikte iyileşme” çabasıyla birleştirmeyi istiyorlar. O korkunç gün hayatını kaybeden insanların, sadece sayılar olarak değil, hikâyeleriyle hatırlanmasını sağlamaya önem veriyorlar. İnternet sitelerinde (link) hayatını kaybedenlerin doğum günlerini de bulabilirsiniz. Aralarından 10 kişi, 1 Ocak doğumludur. 1 Ocak, bu memlekette genellikle doğum günü kutlaması tatmadan büyüyenlerin ihtiyarî doğum tarihidir.

10 Ekim Dayanışması geçtiğimiz hafta sonu, düzenlediği panelde şu soruları sordu: 10 Ekim’in ve diğer katliamların kamusal hafızasını canlı tutmaya yönelik “gayrıresmî” bellek çalışmaları neler olabilir ve nasıl hayata geçirilebilir? Bu çalışmaların kolektif iyileşme ile hakikat ve adalet talepleriyle bağlarını nasıl güçlü kılabiliriz?

Bu sorular etrafındaki arayışlarını, 10 Ekim Dayanışması’ndan Hatice Kapusuz’dan aktarayım:

Odağı sadece 10 Ekim'le kısıtlamamak istiyoruz. Zira 13 Mart Güvenpark’ta ölen Destina Peri Parlak’ın hayatı Suruç’ta ölenlerle kesişiyor. O gün ölen Ozancan Akkuş ve 10 Ekim’de hayatını kaybeden Ali Deniz Uzatmaz okul arkadaşı. Orası hepimizin otobüs durağı ve durak ertesi gün eski haline getiriliyor, kimse ölmemiş gibi. 17 Şubat Merasim Sokak, herkesin yolu. Bu yüzden ‘hafıza-yas’ ve nasıl başka yollar buluruz tartışmasında odağa Ankara’nın yaşadığı üç katliamı da içeren bir hat izlemeyi planlıyoruz.

Can değeri bilmeyi öğretme gayretidir, bu. Bir insaniyet örfü geliştirmektir.


[1] Bu yazıda o yanına hiç girmiyorum.

[2] Zafer Yılmaz: “Ankara katliamı, kötülüğün sıradanlığı ve yas siyaseti”, Yeni Türkiye’nin Ruhu içinde. İletişim Yayınları, İstanbul 2018, s. 214-5.

[3] “Geçmişle hesaplaşma: Müşküller ve yordamlar. ‘Söyledim ve vicdanımı kurtardım’dan ötesi?”, Birikim sayı 248, Aralık 2009, s. 7-17.

[4] Pastoral Amerika, çev. Orhan Yılmaz, YKY 2018, s. 60.

[5] Burhan Sönmez: Labirent. İletişim Yayınları, 2018, s. 99-100.


birikimdergisi.com