Translate

2 Mayıs 2017 Salı

Genç yetişkinlik

Genç yetişkinlik, yaşamın evreleri açısından belki de en az dikkat çekmiş olandır. Ergenlik ve yetişkinlik arasında, "kendi halinde" bir geçiş evresi gibidir. "Üç" aşağı "beş" yukarı, ortalama genç yetişkinlik yaşı 27-28 sayılabilir

Nasıl bir dönemdir genç yetişkinlik? Sosyal gelişim kuramcısı Erikson'a göre bu evre, gençlik döneminden yadigâr kimlik duygusunun, yoğun bir sevgi ilişkisi içinde eritilmesiyle yaşanacak 'gerçek yakınlık' evresidir. Eğer kimlik duygusu sağlam bir şekilde gelişmemişse, kişi kendini yakın ilişkilerden çekip 'yalnız kalmaya' yönelebilir.
Bu dönemde, ergenliğin debdebeli zamanlarının yerini, yavaş yavaş 'titreme ve kendine gelme' almaya başlar. Adeta bir 'nekahat' dönemidir. Tatlı ama yorucu coşkusuyla gençlik, film şeridi gibi gözün önünden geçer. Kimisi için genç yetişkinliğe geçiş çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşir: Bir an önce evlenme/devamlılığı beklenen bir ilişkiye başlama, iş hayatını oturtma (hatta sürekli haber izlemek isteme, bölgesel şişmanlama, evden çıkmak istememe)... Yerleşik düzene geçme, karşı cinsle ilişkilerinde 'devamlılık' arama ve bulma, duygusal gelişimleri farklı bir yol izleyenler için daha geç olabilir. Sıra sıra evlenen arkadaşlar, ailenin 'artık sen de...' beklentisi, duygusal-fiziksel ve sosyal baskılar, bu 'ısrarlı ergenler'in de yüzlerini yetişkinliğe dönmelerine, -en nazik tabirle- yardımcı olur. Bizim gibi çocuklarını, Avrupa ülkelerine göre daha ileriki yaşlara kadar kollayan toplumlardaki aileler bile, artık 'ekmeğini kendin kazan' beklentisi içine girerler. Bu dönemde beklentilere belli düzeyde cevap vermiş olanlar için, kazanılmaya başlanan maaşın, o maaşı 'evcilik oyununun gerçeği' bir ortamda harcamanın keyfine varılır. Artık ilk işyerlerinde yapılan tecrübesizlikler, amatörlükler azalır; duygular daha kontrollü bir hal alır (çoğunlukla). Bazı arkadaşlarla boyut erimesi yaşanır, kalanların yerleri sağlamlaşır, yeni arkadaşlar daha zor eklenir olur. Artık ergenlikteki sonsuz güven ve kabulün yerini, daha temkinli ve seçici bir tutum alır. Bunun abartılı ve tehlikeli hali 'artık kimseye güvenmiyorum'dur (izolasyon..).
Aslında bu dönemde, anne ve babalarla yapılan özdeşimler kendini yavaş yavaş belli etmeye de başlar. Çok tembel bir babayla özdeşim yapan genç yetişkin bir erkek, ergenliğinde bunun tam tersini sergilemek için 'ideal' olana yapışıp akıntıya kürek çekebilir; son derece aktif bir delikanlı imajı çizebilir. Ancak yetişkinliğe yaklaştıkça farkına bile varmadan o çok karşı çıktığı aile düzeninin kendi evinde de yeşermeye başladığını ve babasından bile fazla tembellik yaptığını fark edebilir. Veya annesinin tutumluluğundan oldum olası hoşlanmayan ve ergenliğinde tam aksine çok savurgan olan bir genç yetişkin kadın, son aylarda 'nasıl para biriktireceği' düşüncesine ne kadar çok mesai harcadığını fark edip hayrete bile düşebilir. Yani bu dönemde, geçmişten yadigâr özdeşimler ve diğer 'meseleler' kanlanıp canlanmaya başlar. Kişiliğin hâlâ kemikleşmemesi ve esnekliğin olması, gelecekte sorun olabilecek bu meseleleri yeniden değerlendirmek açısından avantajlı olabilir.

Geç kalma baskısı
Genç yetişkinlik döneminde, ergenliktekinden farklı olarak, zamanın sınırsızlığı hissi kaybolur. Ergenlik döneminde duyulan ve pek bir şey ifade edemeyen 'gençliğinin kıymetini bil' lafı, anlam kazanır. Şanslı olanlar, bu anlamı eyleme de dönüştürmeye çalışırlar. Ergenlikte (meslek, arkadaş, uğraşı, tecrübe edinmek için) yapılan yatırımları (doğru yönlendirme ve pek çok sosyal ve psikolojik faktörün etkisiyle bu yatırımlar yapılmışsa), artık eğitimlerle, üretimlerle zenginleştirme zamanı gelmiştir. Çok yavaş bir şekilde de aksa, adeta kum saati tersine çevrilmiştir. Gerçeğin de gerçeği olan gerçek, zamanın sakince akıyor olmasıdır. İkili ilişkiler için de benzer bir 'zaman baskısı' kendini hissettirir. Özellikle kadın olanlarda 'çocuk sahibi olmak' için biyolojik olarak geç kalma baskısı da buna eklenir.
Genç yetişkinliğin dramatik yönü ise, kendine yönelik farkındalığının bu kadar artığı bir dönemde yaptığı değerlendirmede, kişinin kendine dair duyacağı derin hayal kırıklığı ve umutsuzluk olabilir. Akranlarıyla kendini kıyasladığında başlangıç yapmak için geç kaldığı, geride ve yalnız kaldığı duygusunun üstesinden gelemeyeceğini düşünürse, kişinin kendine yönelik yıkıcı düşünceleri gelişebilir. Çevreden gelen olumlu destek bile, kişinin daha fazla mahcubiyet hissetmesine yol açabilir ("hâlâ desteklenmem gerekiyor" gibi). Bu durum kısaca "Neden ben hâlâ.." olarak özetlenebilir. Yakın tarihteki pek çok ünlünün (çoğunun ortak özelliği uyuşturucu bağımlısı olmalarıydı) kendilerine yönelik yıkıcılıkları da genç yetişkinlik dönemlerinde olmuştur. Daha ortalama durumlarda, sosyal (işsiz kalmak gibi) ve fiziksel (tıbbi engeller) gibi pek çok etken de bu evredeki benzer bir sorgulamanın tetikleyicileri olabilir. Sonuçta bu dönemdeki 'kendine yönelik farkına varma'nın artışı, yeterli biyo-psiko-sosyal destek olmadığında (veya kişi bunu talep etmediğinde), daha keskin bir yıkıcılığa dönüşebilir. Ergenliğe duyulabilecek yasın hüznü, sanki bir daha 'yaz' gelmeyecekmiş ve sanki gelen 'kış' sadece karanlıktan ve olumsuzluktan ibaretmiş gibi (hatta sanki karanlık ve olumsuzluk hiç yaşanmamalıymış gibi...) iliklere işleyen 'sonbahar' hüznünden öte bir izolasyon, atalet, donup kalma hissine yol açabilir. Döneme özgü kritik hassasiyetleri, bunların pek çok kişi tarafından yaşandığını bilmek ve herkesin aynı şekilde tek tip 'genç yetişkin' olmasının zorunlu olmadığını fark etmek, 'farkına varma'nın daha yapıcı olmasına yardımcı olabilir.

- radikal 2 17/09/2006

SİNEM DEMİR: Klinik psikolog, Medical Park Hospital

1. Dereboy, İ. F., 'Kimlik Bocalaması: Anlamak, Tanımak, Ele Almak'

23 Kasım 2016 Çarşamba

Kedili Hayatın Kuralları

Evcil hayvan beslemek gerçekten büyük bir sorumluluk gerektiriyor hem maddi hem de manevi olarak. Sadece kedi değil hangi tür hayvanı evinizde beslerseniz besleyin, mutlaka hayatınızda onun da rahat etmesini sağlayacak fedakârlıklar, düzenlemeler yapmalı ve yaşam stilinizi ona adapte etmelisiniz.

Sadece hevesle, sorumluluk ve fedakârlık yönü düşünülmeden alınan evcil hayvanlar ne yazık ki gerçekler ortaya çıkmaya başlayıp da sahip konumundaki kişi biraz zorluk çekince hemen terk ediliyorlar :( En kızdığım ve en üzüldüğüm şey :(

Ben kedi sahibi olduğum için Kedili Hayatın Kuralları’ndan bahsedeceğim
ancak bazı maddeler var ki tüm evcil dostlarımız için geçerli!


Bir Kedi ile Yaşamanın Kuralları:

1.Kedinizin cam veya balkon gibi evinizin dışa açılan bölgelerinden kaçmasını veya yüksek katlarda oturuyorsanız aşağıya düşmesini istemiyorsanız MUTLAKA balkon kapılarına ve evinizin tüm açılır camlarına tel yaptırın! Biraz haşarı ve vahşi tabiatlı bir kediniz varsa bu teller tül tel değil de çelik tel olmalı yırtmaması için!

2.Tatile çıkmayı planlarken en az 1 ay önceden kedinizle ilgili bir karar verin. Kediler sahibinden çok evine bağlıdır derler, bence doğru kısa bir süre tatile gidiyorsanız kedinizi evinden çıkarıp tanımadığı yerlere götürerek travma yaşatmanın alemi yok. En iyi çözüm kedilerle arası iyi olan titiz ve dikkatli bir arkadaşınıza veya akrabanıza evinizin anahtarını vermek ve her gün en az 1 saat kedinizi sevmek mama ve suyunu değiştirmek genel hâlini gözden geçirmek için onu ziyaret etmesini istemektir. Hatta daha iyisi siz tatildeyken sizin evinizde kalabilecek bir tanıdığınızın olmasıdır böylelikle kediniz hiç yalnızlık çekmeyecektir!

Bazı kediler çok yumuşak huylu ve çevreye adapte sorunu yaşamayan türde olabilirler böyle bir kediniz varsa çok şanslısınız onu endişelenmeden yanınızda taşıyabilir veya bir kedi pansiyonuna da bırakabilirsiniz. Ama şahsi fikrim bir kedi sahibi olarak, kedinizi bilmediğiniz bir pansiyona bırakmayın!

3.Her ay bütçenizden kedinizin yiyecek, kum ve veteriner masraflarını ayırın ve bu paraya kesinlikle el sürmeyin! Böyle bir bütçe ayıramıyorsanız kesinlikle evcil hayvan beslemeye kalkışmayın. Aşılarını yaptıramayıp doğru düzgün besleyemeyeceğiniz bir hayvana iyilikten çok zarar vermiş olursunuz!

4.Her gün dışarıdan eve geldiğinizde mutlaka kedinizle ilgilenin, mamasını yiyip suyunu içtiğinden emin olun, vücudunda bir yaralanma bir farklılık var mı dikkatle inceleyin. Mutlaka günde en az 1 saat kedinizi egzersiz yapması ve yaşam dolu mutlu bir kedi olması için oynatın. 2 kediniz varsa bile mutlaka sizin ilginize muhtaç olacaklardır nasılsa birbirleriyle oynarlar diye düşünmeyin sizin yeriniz onların gözünde farklı!

5.Evinizi böceklere karşı ilaçlarken kedilerinizin bu ilaçlardan etkilenmemesi için her türlü önlemi alın. Sprey ilaçlar kullanmayın. Karınca ve böcek tabletleri kullanıyorsanız bunlara kedilerinizin ulaşmasını kesinlikle önleyin. Bu ilaçlar kokularıyla kedilerimizi cezp eder ve sonuç olarak yemeleri veya yalamaları durumunda en iyi ihtimalle zehirlenir en kötüsü ise ölürler! Deterjan, böcek ilacı hatta oda spreyi gibi evde kullanılan tüm zehirli diye bildiğiniz ve hatta bilmediğiniz ürünleri kullanırken aklınızda hep önce kediniz olsun. Her ürünün organik ve doğal olanını tercih edin.
Böylelikle istenmeyen bir durum oluşursa kötü etkiler bir derece daha az zararlı olabilir.

6.Evde evcil hayvan besliyorsanız ona evinizin tam
özgürlüğünü vermelisiniz, ki birçok durumda bu bile bazen bir kediye yetmez!:)
Bazı insanlar zavallı hayvanları sadece balkona veya bir odaya kilitleyip minicik bir alanda beslemeye çalışıyorlar. Bu bence koşup oynamaya etrafı araştırmaya ve sahibi ile el ele göz göze yakın bir iletişimde bulunmaya meraklı kedi gibi bir canlı için hapis hayatından bile beter bir hayat çok kötü bir işkence. Bu insanlar kedi beslememeli! Bu şekilde kedi beslenmez.
Derdiniz titizlikse, ya baştan düşünüp bir kedi almayın ya da parasını verin bir temizlikçi tutun hatta içinize sinmiyorsa temizlikçinin ardından bir de siz temizleyin o evi bal dök yala olsun. Sık sık temizlik yapılan bir evde hiçbir kedi kumu kokusu, kedi kokusu diyemeyeceğim çünkü kediler zaten kokmaz, kıl tüy vs olmuyor arkadaşlar. Kimse bahane etmesin, iyi temizlik yapmıyorsanız yapamıyorsanız kedim tüy döküyor demeyin bahane üretmeyin!

Kediler iyi bakılıp beslenmedikçe evet tüy dökerler. Ama iyi mamalarla beslenen her gün taranan bakımlı bir kedi, annesi temizliğini iyi yapıyorsa evi tüy yumağına dönüştürmez!:) İran kedisi sahibi olarak söylüyorum bunu üstelik!

7.İran kedisi demişken; uzun tüylü bir kediniz varsa yazın traş şart! İster veterinerde isterseniz kendiniz yapın ama kedinizi sıcaklarda uzun kürkün zahmetinden kurtarın! Ne kadar rahatladığını göreceksiniz!

8.Evinizde kedinizin saklanıp gizlenmekten mutluluk duyacağı güvenli köşeler yaratın. Tabii bir de bayıla bayıla uyuması için birkaç kedi döşeği! Hayat müşterekse, kedi dostunuz için de biraz alan ve mekân ayırmalısınız. Petshoplarda süper sevimli envai çeşit kedi yatağı bulunmakta!

9.Kedinizi mutlaka kısırlaştırın. Kısırlaştırılan kedilerin ömrü uzuyor, kışırlaştırma birçok önemli hastalığı önlüyor. Eğer ille de ben torun görücem diyorsanız bir kez yavrulatın ama sonrasında yine mutlaka kısırlaştırın! Kedim küser diye korkmayın öyle bir şey yok. Yakın ilgi ve sevgi ile kısırlaştırma ameliyatı da atlatılıyor! Korkmayın!

10.Bebeğim olacak diye kedinizden vazgeçmeyin. Artık her kedi sitesinde yazıyor. Veteriner ziyaretlerini aksatmayan bir kedi aşılarını ve parazit tedavilerini muntazaman oluyorsa hiçbir sakınca yaratmıyor bebekler ve çocuklar için! Problem hiçbir zaman tüyler değil, problem tedavi görmemiş bir kedide yerleşen parazitlerin tüyler aracılığıyla insana bulaması. Parazit yoksa tüy yutmada problem de yok. Tabii her işin başı temizlik kedim sağlıklı ve aşıları tedaviler tam diye ortalık tüy yığını olursa yine olmaz! Toksoplazma riski diye bir durum da yok! Kedi sahibiyseniz zaten bağışıklık kazanmışsınız demektir.

Bağışıklığınız yoksa zaten kedinizin de toksoplazmaya bağışıklığı yoktur yine ondan ayrılmanıza gerek yok. Yapmanız gereken bu mikrobu taşıyabilecek sokak kedilerini ve tanımadığınız kedileri hamileyken sevmemek o kadar!

11.Evcil hayvan sahibi olmak yaşam boyu verilmesi gereken
bir bağlılık sözü kelimenin tam anlamıyla iyi günde ve kötü günde tıpkı evlilik gibi! Evcil bir hayvan almadan önce bunu düşünün. Sık sık canınız her istediğinde onu evde yalnız bırakıp uzun tatillere gidemeyecek spontane olamayacak daha planlı programlı bir yaşama sahip olmak zorunda kalacaksınız.

Hatta hâlihazırda evli değilseniz belki ilerideki partneriniz kedinizi istemeyecek ve siz bir tercih yapma durumunda kalacaksınız. Tabii ki kedinizi seçeceğinizi umuyorum böyle bir durumda! Çünkü ancak kalbi zalim ve vicdansız olan bir insan evcil bir hayvanı hiçbir olumsuz koşul yokken sahibinden sırf kendi hoşlanmıyor diye ayırmayı isteyebilir. Bu tarz insanlara yol verin gitsin, her zaman hayatın karşınıza gerçekten sizin gibi hayvan sever bir eş çıkaracağına güvenin.

Kişilik sahibi ve sözünüzün eri olun sadece insanlara karşı değil kedinize karşı da! Baskılara boyun eğmeyin! Unutmayın kedinizi sahiplenirken bir söz verdiniz ona!