Translate

Hilal'in ardından...


T A Z İ Y E L E R
- “Mariah'ımın sevgili kardeşi Faruk Lüle ile az önce konuştum.
O, bu gün annesine ve babasına kavuştu... Her ikisinin yanında defnedildi.
"Anneler günü geliyor, sana hediye alamayacağım için üzülüyorum... "
Bu anneler gününde üzülmeyeceksin artık Mari'ciğim, annenin
yanındasın...
Sana gülüyor bak.”
“Hilal'den çok şey ögrenmiş...
Hilal'e çok şey ögretmiş biriyim ben.
Sanal tanısmamızdan bu yana her gün konuştuk O'nunla... Ama her gün!
Koşullarının en zor oldugu günlerini, gecelerini biliyorum, beraber
yaşadım sayılır...
Iyi niyetini, sevgi dolu yüregini, şakacılıgını... Ama en çok olaganüstü
zekasını tanıdım.
Hastalığı nedeniyle hiç okula gidememiş birisinin, internetle tanısması
sayesinde kendini bu beş yıl içinde nasıl geliştirdigine tanık oldum... Gün
be gün... saat saat... dakika dakika!
Sanal partnerimdi, dostumdu, kardeşimdi, kızımdı, ögrencimdi,
ögretmenimdi.
Bu satırları yazarken kaybımın büyüklüğüne tekrar ve tekrar ağlıyorum.
Zaman herseyi bir ölçüde onarır...
Zaman çabucak geçsin istiyorum.
Mari'mi unutmak icin degil, gözyaşlarım dinsin, beynim açılsın...
O'nu daha net ve berrak anımsayayım.”
Kızıltamer

- “Yüce insan, sevgi yumağı Hilal'imizi, kardeşimizi, ablamızı,
dostumuzu, sevgilimizi kaybettik, çok üzgünüz, acımızı böyle paylaşa
paylaşa sindireceğiz, nur içinde yat, huzur içinde yat canımız bizim,
kısacık ömründe harikalar yarattın, dayanılmazlara dayandın, tattığın
mutluluklarda payı olanlara binlerce minnet, saçlarını okşayamadan
gittin...
’..uzat başını, omzuma yaslayayım
hayallerin mutluluğa uzansın
yum gözlerini,
uykuya dalana kadar saçlarını okşayayım...’”
Taylan Ece

söz bulamıyorum tıkandım Hilalim seni çok ama çok seviyorum canım.”
Ferdi Korucu

- “Mariş,
Herhalde geceden öyle kalmıştın. Bu saate kadar msn'deydin, dışarda
gözüküyordun... Saat 08:44, çevrimdışı listesine düştüğün an gerçeğe
çarptım...”
Demet Macunlar

- “Çok kötüyüm. Hayatımın en zor forum yazısını yazıyorum. Hep
gülerek yazdığım yerlere... Göremedim ortağımı en çok ona yanıyorum.
Şimdi ne olacak bilmiyorum... Aksiseda Marim’siz olmaz ki...”
‘Güldürme be kız canım acıyor!...’ derdi.
O an hatırlardım hasta olduğunu. Sanki ben hep hastaydım da o hep
iyiydi. Hep "iyiyim canım" dedi bana. Sızlanan ben olurdum genelde
şöyle oldu Mari ne yapacağım, böyle oldu Mari ne yapacağım. Hep ablam
gibi davranırdı bana oysa yaşça büyüğüm ondan. Üzülürdü bana kızardı
‘Candan niye bu adamla sevgilisin, niye böyle yapıyorsun’ ‘Yok Mari
valla üzülmeyeceğim bak gör’ derdim. Sonra o haklı çıkardı hep. Bilirdim
haklı çıkacağını.
Bizim evden biriydi Mari; ‘Mari şöyle dedi anne, Mari böyle dedi’ Keşke
Mari'i bize gelse bizde kalsa yatağımı ona versem, keşke yan yana
forumdan bahsetsek, hamsi yesek. Bana ;Sen ne biçim Trabzonlusun
Beşiktaş'ı tutuyorsun diye yine bağırsa. Ortak oluşumuzdan bahsetsek ve
kıkırdasak. Ne ortağı olduğumuz aramızda sır desek ve sonra paylaşmakla
ilgili konular açıp herkesle yine paylaşsak ve yine kıkırdasak...”
‘Güldür be kızım canım acıyor!...’
‘Hep biraz eksik olacak artık herşey. Hep biraz eksik..’”
Candan Selman

- “Ah Mariah’ım ne yaptın?
Düğümlendim kaldım...
Rahat uyu canım.
Senin için de yüreğimde bir mum hep yanacak...”
Çiytanesi

- “Benim de acım dünyalar kadar büyük. Kendisini hiç görmeden bu kadar
güvenebildiğim tek ve yegane insandı. Millet ismimi bile bilmezken, O
her şeyimi bilirdi; dertleşirdik uzun uzun. "Sanal dostluk olmaz" derdim
ona; O "olur" derdi.
Olurmuş valla Mari’cim, haklıymışsın. Bu satırları yazarken hüngür
hüngür ağlıyorum. Beni gördüğünden eminim. Mayıs sonu kesin
geleceğim dedim sana telefonda, daha bu Cumartesi. Neden beklemedin
beni yahu. Ama bu kadar zamandır da beklettim seni hep. O nedenle bu
nedenle... Cok pişmanım, cook!!!
Mesaj defterine ilk mesajım 3.3.2002 tarihli imiş, henüz yeni açmıştın
defterini. Hemen oraya bana yanıt yazmıştın. UZAKLARIN YAKINI
idim o zaman. Nerden bilseydim o ismin bizim dostluğumuzu bu kadar iyi
tanımlayacağını. Almanya-Akcaabat uzaklığını nasıl bu kadar yakin
olabildi 3 senedir. Kardeşim oldun, en yakin dostum oldun, sırdaşım
oldun... sıkça da akil hocam. Ben de seni bu sanal dünyada hep takip
ettim. Küçük bir çocuğun büyümesi gibi. Önce herkese banko
güveniyordun. Sonra insanları tanımaya ve hak ettikleri kadar değer
vermeye ve güvenmeye başladın. Daha doğrusu bunu öğrendin. Seni
resmen kıskananlar çıktı. Çok garipti bu ama gerçekti. Bunu da öğrendin,
yani kendi değerini, gerçek değerini. Bazen sana yapılanlar sanki bana
yapılmış gibi oldu. Ben öyle yorumladım. Hep yanında idim. Sen de
benim... Zamanla senin sevenlerin arttıkça da sanki benimkiler de arttı.
Dostların dostum oldu. Senin güvendiklerine güvendim.
Sana telefonda şarkılar söylüyordum -senin özel isteğin üzerine. Simdi
kime söyleyeceğim onları... Çok özleyeceğim o güzel ve içten sesini. O
dostluğunu, tertemiz kalbini, üstün zekanı ve savaşma gücünü..
Seni her zaman kalbimde taşıyacağım. Cennet'ten ara sıra selam et sen de
bana, bize, emi.
Hoşçakal CANIM!”
Formula

- “Sözlerim tükendi...................
Hayatımın zor günlerinden birini yaşıyorum. Ah Mariah!.............”
Orhan

- “Kelimelerle ifade edebileceğimin ötesinde bir acı... Çok üzgünüm...
Seni çok özleyeceğim sevgili arkadaşım. ‘Kız bu yaz gel de turşu
kavurması nasıl olurmuş gör’. Ne vardı yazı bekleyecek, ne vardı yaza bel
bağlayacak, ne vardı erteleyecek...”
Selvin Canbeyli

“Çok üzgünüm…
Hepimizin, hedef olarak belirlediğimiz hayallerimiz var! Bazen, biliçli...
bazen de bilinc altında olarak, devamlı aradığımız ... ama "genelde"
gerçekleştirmek imkanı bulamadan öldüğümüz, hayallerimiz...
En iyi tanrı! en iyi ideoloji... en iyi hisse senedi... en büyük sevgi... en
güzel ask... en rahat yasam tarzı... en fazla, para... en yüksek, makam...
Vs,vs.
Biliyor musunuz sevgili arkadaşlar?? Bütün bunları bulabilmek aslında
Ooo kadarda zor değil! Bunlar, bulunduğunda Hayal kırıklığı yaratan
şeyler! en zor olan... en iyi insani bulabilmek... insanların arasında
yasadığı halde, insanlardan uzak yasamak zorunda kaldığı için, temiz
kalabilen bir insani bulabilmek... Günümüzdeki, en imkansız şeylerden bir
tanesi.
Mariah’la tanışmak sayesinde, bu hayalimi gerçekleştirdiğim için,
kendimi çok şanslı bir insan olarak görüyorum... diğer taraftan "keşke
tanımasaydım" diyorum... Onun gitmesi, canimi O kadar çok acıtıyor ki,
nefes alamıyorum... Daha iyi yapabilmek olanaklarım olduğu halde,
kullanmadığım olanaklar için, çektiğim vicdan azabını tarif etmenin
imkanı yok.
benim hatalarımdan ders alınması lazım!
Her insanin... Her gün ölme imkanının olduğunu unutmadan, ona göre
davranmamız lazım... her ayrılışın, belki de en son ayrılış olduğunu,
bilmemiz lazım. . Çocuklar okula... eşler ise... Dostlar kendi yollarına
giderken, bir daha geri dönmemek ihtimalleri var! her ayrılışın, veda
edebilmek için, son şans olduğunu aklımızda tutmamız gerekiyor.”
Sedat

“Sevgili Hilal,
Senin tanıdığım içim çok mutluyum.Keşke daha çok tanıma,konuşma
fırsatım olsaydı.Çok şey öğrendim senden.
Kelebekler kadar kısa yaşasan da;çok şeyi başardın.
Gördüğüm her kelebeği sen sanıyorum şimdi.
Bir tanem rahat uyu.”
Hatice Aslan

“Allah gani gani rahmet etsin... Dua oldu güzel Hilal artık...”
Pi

“Herkesin başı sağ olsun.. Allah yakınlarına sabır versin.. ne yazık ki
ölümün hiçbir çaresi yok..:(“
Lara

“Kahroldum... Hoşçakal Hilal, hoşçakal güzel insan, seni unutmayacağım
hoşçakal...
''dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey... '
Serengeti

“Ahhhhhh... İnanılmaz bir haber bu...
Şaka deyin ne olur...
Şaka olsun bu şaka şaka
Yürek sızısı
Göz yaşarması
İsyaaaan
Mariah kaybedilemezzzzzzz
Bizde çok yaşa MARİAH”
Evin Okçuoğlu

“Ne söyleyeceğimi hiç bilemiyorum. 4 gündür işlerim nedeniyle
giremedim nete. Şimdi şoktayım...Seninle birebir iletişim kurabilme
şerefini yaşadım, hep haz duydum. Unutulmadın, unutulmayacaksın...”
Ivory

“Hilal,
yüreğim ikiye bölündü...
Acılarla geçen yıllar ve artık bittiğini düşündüğümüz çileler...
Bilmem ki böylemidir?
Ama sen hayatı seviyordun, hem de çok!
Boğazımda dünden kalan bir düğüm var...
Beni boşver, gittiğin yere aydınlık götürdün biliyorum.
seni seviyorum gülüm, hoşçakal.”
Özgür Hatem

“Daha dün seninle konuşmuştuk...
Yani sen bizi bırakıp gitmeden saatler önce ... Ziyaretimizde yapacağımız
çiğ köfte partisini konuştuk. Gelecek kişilere ne sürprizler
hazırlayacağımızı.
Ben şaka yapmıştım fazla kalamayacağız en fazla 20 gün sizde kalabiliriz
diye
Sende çok iyi olur sevinirim demiştin. Yine derin muhabbetlere dalmıştık,
Sen iyi değildin yine, canın sıkkındı bir şeylere…
Ah Hilal... Bazen sana sanki sen hasta değilmişçesine konuşuyordum.
Onun sebebi her daim aklına gelmemesiydi bu hastalığının. Şimdi kıymeti
kalmadı ama eğer bilmeden kırdıysam özür dilerim.
Birçok kişi sana sadece azmin için saygı duyuyordu. Ama şunu bil ki;
Seni gerçekten tanıyan herkes seni,dostluğun sıcaklığın ve de insanlığın
için seviyor.Seninle konuşurken hep gülerdim ekran karşısında. Şimdi ise
çocuk gibi ağlıyorum ...
Biz hayata kaybetmek için geliyoruz zaten.Sahip olduğumuzu sandığımız
hiç bir şeyin aslında bizim olmadığını. Onları yitirince anlıyoruz
Toprağın bol, mekanın cennet olsun
Nur içinde yat ...”
Ramazan

“Son cadılığın böyle mi olacaktı?..
Güzelliklerin sonsuza kadar sürmemesi gibi aptal bir kural olabilir mi?
Huzurlu ve mutlu ol prensesim.
Küpemi hatıran olarak saklayacağım...”
Gürkan Hatem

“Ölmedi ya ölemez ki... Besbelli kandırıyor işte bizleri. Birazdan gelecek
ve ‘nasıl da kandırdım sizi yaşasın cadılık’ diyecek biliyorum! İnanmak
istemiyorum buna... Daha geçen gün ‘manken olacaksın sen büyüyünce
bak Hilal Abla'm dediydi dersin’ dedi bana, şakalaştık... Canım acıyor!!!
Gitmemeli ya, gitmesin lütfennn!!! Bir taneydi o eşi benzeri yoktu onun...
Ne yapacağız şimdi biz onsuz???
’Dünyayı sevgi kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak herşey...’
Seni çooookkk seviyorum canım ablam. Toprağın bol, mekanın cennet
olsun. Hep bizimle kal emi?”
Beste Selman

“Gerçekten çok üzüldüm söyleyecek bir laf bulamıyorum allahtan rahmet
diliyorum mekanı CENNET OLSUN”
Bordobereli

“Bir dev gitti,
Ben onun acılarına katlanamam diye Trabzon davetini bile kabul
edememiş, forumda cevap yazmamıştım. O ise bırakın her zorluk
karşısında gerilemeyi mücadele etti, biz eksikliklerimize ağlarken o
yanımızdan rüzgar gibi geçti. Şimdi ufukta bile göremiyorum. O geniş
ufuklara yol aldı, biz onun geride kalan rüzgarında başaklar gibi
dalgalanacağız, yeni bahaneler bulacağız başarısızlıklara ve onun en zor
günlerinde bile gülen yüzünü anlayamayacağız. O dualarımızla koşacaktır
hayallerindeki yollarda, kırlarda, dağlarda...
Dualarınızı eksik etmeyin Allah rahmet eylesin...
(Gidemesek de melekler duyar, "İYİ BİLİRDİK !..."
Ahmet Ünal Çam

“Ah Mariah
son zamanlarda hiç konuşamadım seninle
bir yandan acın,
bir yandan canımı yakan şu suçluluk duygum...
çok üzgünüm çokkkkk
ne olur beni affet Mariah
senin bigün gidebileceğini düşünemediğim için
seni hep orada kalacaksın sandığım için
ertelediğim için
lütfenn beni affet Mariah
yaşamın ertelenemez olduğunu birkez daha öğrendim:(
bu ne katlanılmaz bir acı
çok üzgünüm mariah
keşke sana sesimi duyurabilseydim
ve seni ne kadar çok sevdiğimi söyleyebilseydim, sen yaşarken
ama artık çok geç
çok geçççççççççççççç :(“
Özlem

”Sevgili Mariah; sana karsi büyük bir hayranlıkla duymuş olduğum sevgi
ve sayının ne kadar derinden olduğunu, gidisinin verdiği acıdan, yüreğimi
kanatmasından anladım...seni hiç unutmayacağım...hoşçakal Mariah!”
Enfantin

”İnşallah rüyalarımıza girer ve yine bizlerle sohbetlerine devam edersin
HİLÂL ABLA...
Allah sana en güzel cennetini sunar inşallah...”
“Bir yürek yangını içim de yanıyor
Nasıl unutayım seni damlalar unutulur mu
Zaman geçip gidiyor demiştin , oysa
Her acının bir tadı var dudağımda ,
En acısı senin yokluğun ...
Berceste

"Delilerin padişahı
Evil derler adına
Ve doktordur aynı zamanda
İyi eder mi bilmem hastaları
Lakin sevdiğini bilirim tüm insanları
İçinde bir çocuk kalbi bir de
Melek ruhu saklı”
Demiştim ben onun için... Evil sadece evil gibi görünmeye çalışan çocuk
kalpli, melek ruhlu koca bir adam...
Bakmayın kasım kasım kasıldığına, iki dakka tartışalım dedik ağlamaya
başladı. Karizmayı kurtarsın diye yardım bile ettik...
‘ Sümüklü velet... ‘
mariah
’sümüklüyüm oğlum..’
Dr evil
off be mari... sırası mıydı?
güle güle canım .. yok yok ben inanmıyorum”
Dr. Evil

“Çok garip hissediyorum kendimi.Forumda mesajlarını
okuduğunuz,gözünüzde canlandırdığınız bir hayalin sizin isteminiz
dışında bitmesi.Bunu daha önce hiçbir forumda yaşamamıştım;özellikle
burada yazılanlar ve müzikler beni çok etkiledi.Tanımıyorum
zannediyordum ama şimdi aklıma bazı yazıları geliyor.Zaten bu forumda
onunla ilgili yazılar hiç eksik kalmayacaktır.Bu forumda yaşayacağına
size de dayanarak hiç kuşkum yok.”
Şeyh Bedrettin

“sarsıldık...
mari kesinlikle iz bıraktı.
yüreğimde kocaman bir yara izi de ona aittir.
onun o cesur duruşuna, cesurluğunu daha da güzel kılan yüreğinin
sıcaklığına aittir o yara izi.
bana bildiğim ama inanamadığım hayat duruşunu hatırlattı.
teşekkür ediyorum sevgili mari.
sen vardın...
yüreğimdeki yara izi, dudaklarımdaki gülümseme olacaksın bunda sonra.
teşekkürler...”
Fanny Fink

“Hilal beni duyuyorsun biliyorum ordasın yine her zamanki gibi sitede
uğraşıyorsun kim bilir yine ne yapıyorsun ne ekliyorsun ne yazıyorsun .
Kimse beni inandıramaz orda olmadığına . Her selam deyişime
gülümseyerek Selam demeni bekleyeceğim . Bu ömür burada bitmez
biterse beraber biter .”
Askin Demir

“Hani Trabzonlu bir kız vardı hani yer çekiminin en gaddar davrandığı
hani içimizdeki en hafif olan dediler uçmuş...”
Ali Bozca

“Eğer gerçekse bu erken gidişin, ben bin kere daha isyankarım tanrıya!!!...
Acı dolu bedenine selam olsun!
Ruhun şad olsun ey güzellik ve onur abidesi Hilal Lüle!...
Sen ölmedin, hep gözümüzde kalacaksın! Bunu bilesin....
Şu anda acı dolu ruhumun gözyaşları tuşlara damlıyor ulaşamayacağını
biliyorum sana...
Ama ilk fırsatta söz sana; Tuna nehrine akıtacağım gözyaşlarımı şiirlerle
birlikte...
Karadeniz’e Trabzon’a ulaşsın...
Oradan bir bulut kümesi olup toprağına düşsün ve sana olan aşkımızı
okuyabilsin diye... “
“Sevgili Hilal, özgürlüğüne kavuştuğunu biliyorum. Bu biraz acımı
dindiriyor. Dün bunu idrak edemedim. Eyvallah demeden gidişin şoka
soktu herkesi...
Bu gün duygusallık ve serzenişten uzak Trabzon'daki mekanını gezdim,
ürperdim... Nasıl sığdırabilmişsin koskoca dünyayı ve gönül deryalarını
Akçaabat'a? Sığmaz mı oldu artık sevgili Hilal!?!? Anlıyorum seni, hem
de kimsenin anlayamayacağı kadar... Güle güle güzelim, güle güle!...
Yolun açık olsun ÖZGÜRLÜKLERE..”
Feyruz Abin

“Başımız sağ olsun efendim,
Bu sabah okudum acı haberi .
İçim acıdı....
Göz pınarlarımda yoğunlaştı telefondaki o incecik sesi bir an.
Bir aksi-seda oldu...
Sevgili Hilal herkesi dost bilen ve içinde bulunduğu zor şartlara
rağmen,hayata dört el ile sarılan bir sevgi ve azim meşalesi idi.
İçim acıyor....
Beklenen gün,bugünmüş meğer...sevgili Hilal.
Hayallerin ve umutlarını yaşayacaksın başladığın bu sonsuz ve gerçek
yaşamında.”
Attila Obruk

“Ne demem gerekiyor bilmiyorum hangi sözlerle hangi birimizin acısını
dindirebilirim onu da bilmiyorum. Bugün foruma girme imkanım oldu ve
girişte hilalin resmini görünce içimi bir hüzün kapladı. Altındaki yazıyı
okumadan bile anladım ve içim bir anda yandı. Forum dışında pek
görüşmem olmadı ama hayat hikayesini okuduğum günden bu yana
yazılarını yakından takip ediyordum. Çok değerli bir insani kaybettik.
Hepimizin başı sağ olsun. Mekanı Cennet olsun. Nur içinde yatsın…
Hala inanamıyorum..”
Uzaylıkız

”Burayı nette gezinirken bulmuştum: 'Aksiseda' ismim geçiyordu vakit
kaybetmeden üye oldum, Avatar kısmına resmimi koymayı istedim
beceremedim,yardımsever melek hemen ilgilenmişti,ben o zaman
bilmiyordum rahatsızlığını,öğrendiğimde zahmet verdim yordum diye o
kadar üzülmüştüm ki ama sonradan tanıdıkça anladım ki benden çok daha
azimli ve başarılı..
Gittiğini duyduğumda gördüğümde şaka olmasını istedim ama değilmiş :(
Sen herkese gösterilecek en güzel örnektin
Hepimize bir şeyler öğrettin
Ne olurdu sanki bırakıp gitmeseydin..
Cennetten bizlere bakmayı unutma seni seviyoruz..”
Sweetwitch

“Bağışlayın çok üzgünüm, yazacak bir şey bulamıyorum...
Başımız sağ olsun...
Demek yürek güzelimiz yok artık
(Ölüm adın kalleş olsun)”
Nuri Can

“Bir melek daha asli yerine kavuştu
artık hasretin bitti sevgili çocuk
sıkıntıların da…
yattığın yerde rahat uyu
makamın cennet olsun
tekrar kavuşmak ümidi ile güle güle”
Yağmurdamlası

“dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey...
''
aslında başladığı gibi, gidişinde de sürüyor demek bu sevmek işi...
kalanları selamlarım....”
Bilgenin El Kitabı

“Sabahleyin bilgisayarımı açar açmaz duyduğum acı haber, inanın beni en
yakınımı kaybetmiş kadar üzdü...
Hilal hanımı 02.Ocak.2005 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan
röportajında tanımam, bende derin bir iz bıraktı...
Bu konuda bir yazı yazma isteğimi de bu yüzden frenleyemedim...
Hilal hanımın hala sakladığım teşekkür maili bile, bende inanılmaz bir
mutluluk duygusu yaratmıştı...
O, gerçekten tüm insanlara örnek olan biriydi...
Yattığı yatağından böylesine bir azim sembolü oluşu ve istediği başarıyı
inanılmaz şekilde yakalaması, onun ne kadar kaliteli, ne kadar ileri
görüşlü ve de ne kadar bir insanın tüm etkenlere rağmen neler
yapabileceğini ispat etmesi, dünyada zor bulunur bir örnektir...
Tanrı onu, bizlerden daha çok sevdiği için yanına aldı...
Onun yeri şüphesiz cennettir...
Onu sevenlere, ailesine, iş arkadaşlarına ve Türkiye'ye başsağlığı
diliyorum...
Tanrı sizlere sabır versin...
Onun ruhu da şad olsun...”
Naci Arkan

“Sevgili Hilal hayata karşı duruşunla insanlara hep örnek
oldun.Azmin,hayata ,insanlara ve kendine duyduğun sevgin ve saygın ile
sadece bu forum üyelerinin, bir çok insanın saygısını ve sevgisini
kazandın. Sen sevilmeye çok çok layık bir insandın. sen çok çok
güzeldin... Huzur içinde uyu..”
Serap

“Söze nasıl başlasam bilemiyorum. Sanırım tanışalı 3 yıldan fazla oldu.
Yani 3 yıl mücadele ettin bu asi adamla. Defalarca huzursuz ettim seni.
Ama seni tanıdıktan sonra söylenmeyi şikayet etmeyi bıraktım. Çok güzel
şeylerde yaşadık. Bıraktığım kalemimi tekrar elime almamı sağladın.
Yazdıklarımı o kadar çok beğenirdin ki bana bir web site bile yaptın.
Kitabımın çıkacağı günü hayal ederdik beraber. Benim ne kadar ünlü bir
yazar olacağımı. Kızarsın diye söyleyemedim. 6 ay önce yine bıraktım
yazmayı. Ama yine başlayacak ve çok daha güzel şeyler yazacağım.
Beraber kodlar ve scriptler arasında dolaştığımız günler hele. Çok şey
öğrendik birbirimizden. Benim hakkım helaldir sana. Umarım sende helal
etmişsindir ve bana kırgın gitmemişsindir. Saçmalıyorum yine işte.
Görüyorsun ya Semih hiç değişmedi. Hep aynı; Asi, kırılgan ve saf.
Seni çok seviyorum bir tanem. Cennette görüşmek üzere.”
Platonik

“Erken gelen ölüm daha da acı; onu tanıyan herkesin başı sağ olsun.”
Kemal

“Çok üzgünüm. Başsağlığı diliyorum.”
Bora

“Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..
Güle güle değerli Hilal….”
Mehmet

“sevgili yağmur damlasından az önce öğrendim acı haberi...anlatılmaz
üzgünüm...hilal kadar ışık dolu kaç güzellik var bilmem ki dünyada..onu
seven tüm dostlarına baş sağlığı diliyorum...”
Serap Hoca

“İçimi acıttın hilal'im, n'olur kızma!.. elimde değil :((“
Ayşe

“iki satırda ben yazmalıyım dedim. yazamadım. üzüldüm, çok üzüldüm.
yeni dünyan cennet olsun...”
Levent

“Hilal'ciğim
MSN de adın iki kalp arasında yazılı duruyor karşımda.Çevrimdışı
yazıyor.Hilal oturum açtı mesajı gelince sevinir bazen sana bir merhaba
derdim.Bilirdim meşgul olduğunu o yüzden çok kısa tutardım
yazdıklarımı.Çocuklarımı ,eşimi sorardın hemen.Ne kadar çok davet
etmiştin beni.10 dklık mesafe uzaklığında olduğun halde bana bir türlü
ziyaret edemedim seni.Oysa istedim mi ne çok yerlere
giderdim.İstemedim mi seni görmeyi?Yoksa nasılsa bir gün ziyaret ederim
diye mi düşündüm.Oysa ben her şeyin bu gün yaşanması gerektiğini
düşünen ve öyle yaşayan bir insanım.Çok mu erteledim seni
görmeyi?İnternetle ilgili problemin olduğunda arardın duyardım o güzel
sesini.Yardım edebildim sana?Sorunlarını çözebildim mi azda olsa?Rahat
uyu Hilal'ciğim.Sana ölümü hiç yakıştıramadım aslında.Sen beyninde ve
yüreğinde dünyaları görür ve yaşardın.Gittiğin yer cennet olsun.Seni
şimdiden çok özledim.”
Nermin Karsan

“Ölüm sadece kısa bir veda ise hayata,
Hepimiz birer anıt bırakıp gideceğiz başka bir diyara.
Hilal'in bıraktığı o kadar çok şey var ki bu dünyaya
Yapacağı bir o kadar çok şeyi de kendi ile götürdü ruhuyla melekler
arasına.
Rahat uyu Mariah ...
Rahat uyu annenin kollarında...
Seni Seviyoruz…”
Seden

“Hala şaka gibi geliyor, ama inanmak istemediğimden olsa gerek.Nasıl ve
niye oldu bilmiyorum tek bildiğim fazla erken olduğu,ben yinede böyle
bir insanla tanışabildiğim,az da olsa konuşabildiğim için kendimi şanslı
hissediyorum.
Ama çok büyük bir hayal kırıklığı var içimde,
O bana her şeye dayanabilirmiş gibi gelirdi,
Çok şey atlatmış,her şeyin üstesinden gelir gibi gelirdi,
inanamıyorum.
Başımız sağ olsun.”
Princess

“O'nu asla kaybetmedik biliyor musunuz.. hala burada hala birbirimize
anlayışla, sevgiyle, samimiyetle, birbirimizin yüzünü belki hiç görmeden,
belki birbirimizin sesini hiç duymadan sımsıkı duruyoruz. O, hep bunu
istedi. Gözleri ve parmakları ailesi için sabahlara kadar yorulduktan sonra
kendini burada dinlendirdi..
sevgimiz,birliğimiz hep ona güç oldu. Belki bir Mariah'mız şu an buna
cevap veremiyor ama ne yazarsak yazalım onun vereceği cevabı zaten
bizler biliyoruz. O bizden erken davrandı ama bizden farklıydı. O bir
melekti çünkü "kahrolsun bu hayat" diyen insanlara "sevgiyi,sevmeyi"
gösterdi. Daha da zoru başarıp içimizdeki duvarı yıktı. Ardında kalan
güzellikleri dışına çıkarttı. Sen hep hayatı sevdin ve senin azmin bizlere
de sevdirdi bu dünyayı.. hala yaşanmaya değer olduğuna inandırdı bir çok
karamsar anlarda.. sen bir meleksin ve melekler asla ölmez.. Yüce
tanrı'nın yanında şimdi eminim bıraktığın mirasını seyrediyorsun, yanında
babacığınla beraber.. seninle gurur duyan dünyalar insanlarla sende gurur
duy ablacığım..adım gibi eminim görüyorsun bu yazdıklarımı cennetteki
tahtından.. mirasın emin ellerde.. rahat uyu ama bizleri arada kontrol
etmeyi sakın unutma olur mu çünkü senin kalbinin ışıltısı hala burada..
tılsım bozulmadı.. seni seviyoruz..”
Jacky

“inanamıyorum... belki bir aydır iple çekiyordum siteye girmeyi... ne
kadar özlemiştim hepinizi... uykusuzluğuma sırtımı dönüp bugün beni
hiçbir şey engelleyemez dediğimde buymuş meğer beni iten... 5 dakika
kadar hiç bir tepki vermedim elimi başıma dayayıp ekrana bakmaktan
başka... Hilalcim... neden nasıl hiçbir şey bilmiyorum, anlamadım,
anlamak ta istemiyorum... bilemezdim *işe alındım* dediğimde -
yuppiiiiii- diyerek bana veda ettiğini... sararmış bir gazetenin
yapraklarında gülen gözlerini görüp peşine takılan ben ve herkes, ve seni
çok daha önce tanıyabilme şansına sahip herkes, BAŞIMIZ
SAĞOLSUN... biliyorum o zaten bir melekti, yeryüzüne bu kadar yüreği
bir araya getirmek için geldi, ve şimdi görevini tamamlamanın verdiği
huzurla geri döndü... ne mutlu bana ki seninle bir şeyler paylaşma şansım
oldu... gözün arkada kalmasın arkadaşım, uzaya da çıksak hamsiler bana
emanet :I
seni çok özleyeceğim...
gül yapraklarıyla, çiçeklerle uyu...
bize yukarıdan göz kulak olmayı da ihmal etme emi...
en çok neyi istemiştim biliyor musun, bir gün sana Mariah C.'i
getirmek...”
Prederia

“ey yüreğine vurgun olduğum güzellik sen gitmeye hazır mıydın hayır
seni kopardılar bizden seni kopardılar dünyadaki en güzel bahçeden sen
en güzel güldün yüreklerde açan
hoşça kal
senin hatırına sana geleceğiz aynı daldaki güller gibi bakışacağız çünkü
sevgiyiz hepimiz işte bu kadar hilal işte bu kadar seviyoruz seni ama
yoksun biliyorum yüreğin o kadar güzeldi ki sen şimdi hepimizi
duyumsuyorsun toprakta seni sevecek ve yattığın yerde hep güller bitecek
sevgiyle kal sevdayla kal sözümüz söz sana geleceğiz sensiz kalabilir
miyiz asıl sensizlik bizi öldürecek sevgin insanlığa ilham olsun ey hilal
sonsuz sevgi ve saygılarımla
seni yüreğime koyuyorum aşkımın bulunduğu köşenin yarısını sana
ayırdık
orada yaşayacağını kararlaştırdık
seni seviyoruz”
halil manap

“kelimelerin sustuğu, anlamsızlaştığı andayız.
çok üzgünüm,
hayatın adaletsizliğine ve acıması__________zlığına teslim olmadı.”
Atilla Kaya

“tanrım...
mailimi kontrol etmiyordum uzun zamandır.. inanın, çok ama çok garip
bir üzüntü var içimde.. güle güle hilal abla... 2 sene önce.Yaş 16. Ve
sevginin ilk kuramlarını, ilk adımlarını, onun verdiği mesajdan aldım.
Sevgi, sadece kendin için değil, tüm dünya içindi.
Dünyayı kurtarmak, bir insanı sevmekle başlıyordu. O hep sevdi "bir"
insanı.Biz hep nefret ettik "bir"inden.
Durumundan gocunmadı hiç, biz başımız ağrıyor diye sinir küpü olurken.
O hep sevdi....Hayatı, İnsanları, Aşkı, acıyı bile....Sevmeyi sevdi o...”
Yagız Yüksel

“Varmiydi..nerde?
Aşılmaz dağlar gibisin yüreğimde,
Patlayan volkanlar gibi yakıyorsun.
Hep gülen yüz oldun, ben ağladıkca
Acıyı yüreğimde bal eyledim.
Sevgiyi öğrendim ben sevdikce.
Kazıdım yüreğime görünmez senleri
Ateş oldun lav oldun yaktın,
Kor oldum sönmeyen volkan gibi.
Sevgi ne dedim....yanmakmı,acı cekmekmi
Neden yanmak kor olmak.
Acı vermemeli yakmamalı....
Sevmek seni görünmez senlerde.
Sevgili Hilal içimize bir acıda sen bıraktın.
Seni cok seviyorum ve seveceğim. canım...
Gittiğin yerde mutlu ol...
SENİ COK SEVİYORUZ...”
Rojin

“sevgili hilal
seni tanımak güzeldi...
ışık içinde yat...
tüm forumdaşlarımızın başı sağ olsun”
Göksel

“inanamadım ilk okuduğumda, iyi diyaloglarımız olmuştu
mekanın cennet olsun Hilal abla başımız sağ olsun. :(:(:(“
Insomnia

“Bu siteye az emek harcamamıştı. Başımız sağ olsun. Mekanı cennet
olsun Hilal ablamızın.”
Djakman

“Şu an buraya ne yazmam gerek inanın ki bilmiyorum kafamın içinde
milyonlarca arı uçuyor kafamın içi adeta bir arı kovanı gibi uğulduyor.
işten ayrılalı yaklaşık bir hafta oldu geçen cumartesi öğlen işten ayrıldım
ve o günden beridir de nete yani foruma giremiyordum ta ki bu sabaha
kadar.öğrendiklerimden sonra keşke nete falan girmeseydim diyorum şuan
ellerim titriyor ve bu yazıyı çok zor bir şekilde yazıyorum kendimi zor
tutuyorum ağlamamak için çünkü etrafımda bir sürü insan var burası bir
internet cafe . ama kendimi daha ne kadar tutabilirim ağlamadan
bilmiyorum. Bugün internet cafeye geldiğimde deli gibi bir haftadır kim
bilir kimler neler yazmıştır ben yokken diyordum ve msn de editör ile
konuşmaya başlayana kadar büyük bir heyecan vardı içimde şu anda da
büyük bir hüzün var o büyük heyecanın yerine, öğrendiklerimden sonra
yutkunamıyorum ne yapacağımı şaşırdım hala olayın idrakında değilim
galiba bilmiyorum kötüyüm ve çok kötü hissediyorum kendimi
Sevgili Mariah Hilal'cim
Seninle uzun sohbetlerimiz oldu seninle çok özel sohbetlerimiz oldu senin
gibi bir insanla kişilikle aynı ortamda bulunmak benim için bulunmaz bir
nimettir. seni ve düşüncelerini bilmek öğrenmek paylaşmak paha
biçilmez.kafam durdu inanınki acım çok büyük…
SENİ ÇOK SEVİYORUM”
Matios

Selam DOSTLAR !...
C.tesi günü , Hilal ' le msn' de sözleştik ...
Pazar günü bir günlüğüne Tarbzon'a gidiyordum.
Ona da inşallah uğrayacağım dedim.
‘Biraz rahatsızım , mevsim hastalığı falandır’ demişti.
'Aman Hilal , beni korkutma ' dedim...
Korkma , demiştin ... Hilal
Pazar günü sabah , erkenden yola çıktık.
Tarif ettiği gibi hemen sahil de , buldum evlerini.Yukarı çıktım.
Komşuları köye gitti dediler önce.
Doğrusu biraz şaşırdım.Hilal rahatsız nasıl gider diye.
Üzülmüştüm ama olsun kısmet dedim.
Aşağı indim ... Tam arabaya yürürken arkamdan bir ses geldi.
Ve bana Hilal 'i o gece sabaha karşı kaybettik dedi...
Hilal : seninle bir tesadüfle bir gazete sayfasında tanışmıştık.Ve yazının
sonunda hemşerim olduğunu öğrendim.Yaşamın beni çok etkilemişti.O
azmin arkasındaki kocayürekle tanışmak için çaldım kapını Hilal ...
Senin bana yansıman çok farklıydı arkadaşım...Sen , YOKLUK
elbisesinde VARLIK halini yaşayandın ...
Emel Bektaş


ARDINDAN YAZILAN YAZI VE ŞİİRLER :

Bir Yıldız Kaydı
Hem de kuyruklu yıldız, geldiği gibi hızla geçti gitti, ardında altın
tozundan bir kuyruk gibi, sevgi ırmakları , gözyaşları ve yüzlerce dost,
hayran bırakarak kaydı gitti sevgili Hilalimiz, Hilal Lüle. O’nu 1,5 sene
önce tanıdım, Aksiseda’nın adresini bir yere kaydetmişim, bir gün
bakınırken “bu da ne?” deyip adrese girdim, ilkönce Hilal’in hayat
hikayesini okudum, hem okudum hem ağladım. Düşünün bir, ömrünüzü
pek kısa bir süresi hariç, en ufak hareket yeteneğiniz olmaksızın, en basit
ihtiyaçlarınızı bile kendi başınıza göremeyecek şekilde tamamen yatağa
bağlı olarak geçiriyorsunuz, bir odanın bir köşesinde sadece pencereden
bir avuç gökyüzü görerek, her türlü mutluluktan mahrum ,
dayanılmayacak ağrılar, üzüntüler, umutsuzluklar içinde, hep başkalarına
muhtaç olarak yaşıyorsunuz, ne bir dost, ne bir arkadaş, ne bir umut, buna
insan ruhu, aklı dayanır mı?
Hilal’in kendi kaleminden hayat hikayesini okuyunca üzüntüden
gözyaşlarımı tutamamıştım. Sonra o’nu okumaya başladım, okudukça
üzüntüm, merhamet duygularım hayranlığa dönüştü, sonra yazışmaya
başladık, arkadaş olduk, dost olduk, hayranlığım sevgiye dönüştü,
birbirimize mutluluk verdik. O’na hep sorardım “bunu nereden öğrendin?
bunu nasıl bildin?” diye, bilgisiyle beni şaşırtırdı, düşünün ilk 3. den sonra
okuyamamış, hayret edilecek derecede bilgili bir o kadar da akıllı idi,
forumlardaki akıllı bilgili yazılarına hayran kalırdım. Demek tabiat onu
birçok yetenekden mahrum ederken, aklına vermiş tüm esirgediklerini,
yoksa o’nun çektiklerinden sonra akıl ve ruh sağlığını bence kimseler
koruyamazdı.
Hayatta haksızlığa uğrayanlar, ızdırap çekenler haşin tabiatlı olurlar
derlerse inanmayınız, ben o’nun kadar sevecen tabiatlı, o’nun kadar
affedici bir insan daha tanımadım, her şeyi, herkesi affederdi, bu da bence
o’nun yegane zaafı idi, kızardım herşeyi affettiği için, bir de herkese o
kadar çok sevgiyle yaklaşırdı, muamele ederdi ki , herkesi severdi, o kadar
çok seveni vardı ki, şimdi üzüntüyle hatırlıyorum o’nu kıskanır ve bazen
yersiz yere üzerdim...
Sevgili Hilalimiz, senin gibi yüreciği her şeyi affeden, herkesi, sana zarar
verenleri dahi seven, herkesin yardımına koşan, müthiş zeki, bilgili, akıllı
bir yüce insanın varlığına hepimizin ihtiyacı daha çook vardı, hele
sevenlerinin hele en yakınlarının, hep derler ya iyiler önden gider diye, ne
vardı bu kadar iyi olacak Hilalim...
Taylan Ece 15.5.2005

Bir Ömrün Hilal Hali
Bir sürü ukalalığın, şımarıklığın ve memnuniyetsizliğin yönlendirdiği,
“miş gibi” hayatlarımıza, ciddi bir yanıttı Hilal’in varlığı... Onu
tanıdığımda, bedensel yetmezliğinin hangi safhada olduğunu
anlayamamıştım. Tavrı, yaşamda ele aldığı konulara ürettiği enerji ve
cıvıldayan kelimeleriyle, sadece hafif aksayarak yürüyen ve buna asla
aldırış etmeyen neşeli bir genç kızdı sanki... İnternet denilen, olumlu
olumsuz yüzlerce etkinin var olduğu sanal dünyada, ona dair tek “sanki”
algımda bu oldu.
Entelektüel argümanlardan yola çıksa da, samimiyeti ve arkadaşlığı hiç
atlamadan paylaşmaya çabaladığımız bir forum sayfasında başladı
tanışıklığımız. Bir sürü, değişik eğitim ve iş kolundan, farklı cinsiyet ve
yaşama donanımına sahip forum insanları içinde, ilk elden renkli ve
sıcacıktı.
Yaşamın sorularına, kendimizce ürettiğimiz cevapları verme kaygısıyla,
kafamızı gözümüzü yara yara yaptığımız tartışmalara, yürekli ama,
saflığını ilk anda fark ettiğiniz haliyle katılışındaki gerçekliğini asla
unutmayacağım. Evet, her şeyden önce, en sahici olanımızdı, Hilal.
Forumda, daha ilk zamanlarımda, Hilal’in bedensel bir yetmezliği
olduğunu öğrenmiştim. Ama, dediğim gibi, bunun öyle çok ta ciddiye
alınmayacak oranda bir sorun olduğunu düşündürmüştü bana. Sonra, bu
hastalığın Cam kemik hastalığı olduğunu öğrendim. Yaşadığım sarsıntı,
bu gün bile beni silkelemeye devam edecek oranda şiddetliydi. Katlanmak
durumunda olduğu ağrının derecesini öğrenmek için, hastalığı hakkında
açıklama yaptığı, kendi web sayfası Aksiseda’ya girmiştim. Hilal’in hep
kendi gibi, mütevazi, abartmadan ve tüm gerçekliğiyle yazdıklarını
okuduğumda, ilk duyumsadığım utanç olmuştu. Bizim, tüm uzuvlarımızı
kullanabilme yeteneğimize, içinde bulunduğumuz diğer toplumsal
şanslarında eklediğimiz halde, sık sık sınıfta kaldığımız yaşama
serüveninin, tüm engellere rağmen yılmayan bir beceriklisiydi karşımdaki.
Rahat koltuklarımızda oturup, elimizde kahve/çay bardaklarıyla, keyif
içerisinde yaptığımız düşünsel yarışlar, gündelik yorgunluğumuzu
sağaltan bir eğlenceydi ya... O yorgunluğu, doğduğu andan itibaren
omuzlarında süs gibi taşıyan ama, ağzından dökülenlerde hiç şikayet
olmayan bir güzellik karşısında, sadece kendimden utandığımı
düşünmüştüm.
Hayat doluydu Hilal, demek bile klişe geliyor bana. Hayat Hilal’le
doluydu çünkü... Hiç okula gitmeden, web sitesi tasarımcısı; hiç denize
girmeden, deniz kızı; hiç koşmadan, atlet; ve tanıdığım herkesten çok
sorumluluk sahibiydi...
Bir sürü özel sohbetimiz olmuştu. Benim yazı yazma hevesimi önemser,
bütün sevdiklerine yaptığı gibi, yüreklendiren sözcükleriyle
onurlandırırdı. Bir düş kurmaya başlamıştık birlikte. Geçtiğimiz yaz, ben
Trabzon’a gidip, onlarda kalacaktım. Ve Hilal, bütün hayatını anlatacaktı
bana. Sonra oturup, bir kitap yazacaktık birlikte. Hani herkes, Hilal’in ne
muhteşem, ne dirayetli, ne çalışkan bir hatun olduğunu öğrenip; “aferin”
desin diye değil. Yaşamanın, şartlı algılamalar, dayatılmış olanaklar ve
öğretilmiş mutluluklarından farklı yaşanabileceğinin imkanlarını anlatmak
için, yazacaktık. Hiç yerinden kalmadan, oturmadan, yağmurda
yürümeden, sevdiğiyle uzun bedensel hazlar yaşamadan da, var
olabilmenin hikayesini anlatacaktık.
Hilal’i kaybettik. 1.Mayıs’tı... Coşkulu bir mitingi geride bırakmış,
dinlenmeye çalışıyordum. Birkaç gündür, kötüydü Hilal. Nefes almakta
zorlanıyordu. Aslında içim pır pır ediyordu, o anlatırken. Cam Kemik
hastalığının, öyle birlikte yaşlanmamıza imkan verecek kadar yaşamasına
izin vermeyeceğini biliyordum. Ama, daha erkendi. Daha yapacakları ve
söyleyecekleri vardı. Olmadı. Telefonumda bir mesaj: “Hilal gitti.”
Demet’in mesajını anlayamadım. Bekledim. Yanlış anladığımı, Demet’in,
münasebetsiz bir şaka yaptığını söylemesini umarak bekledim. Başka
mesaj gelmedi. Demet’i aradım.
“Ne demek bu?”
“Hilal’i kaybettik, Özgürüm.”
“Nasıl yani?”
“Sabah saatlerinde vefat etmiş işte...”
“Peki!”
Konuşamadım. Ve bu suskunluğum çok uzun zaman devam etti. Ne onun
için açılan sayfaya yazabildim, ne dostlarımla onu yad edebildim ne de,
forumda başka konularla ilgili düşünmek istedim... Sustum. Sırtımda onun
artık yaşamadığı bir dünyada iyice ağırlaşan “utanç” kamburumla, sustum.
Güzel arkadaşım, avuç içi kadar bedenine nasıl sığdığını anlayamadığım
kocaman yüreğini paylaştı bizimle. Yaşama sevincini ve inadını da...
Onun vazgeçmez, yılmaz ve inadına sevecen hali, bir yanıttı bize... Kalkıp
yürüyebildiğimiz yolların varlığına, tenlerimizi paylaştığımızı
sevgililerimize rağmen, durmadan öfkelendiğimiz kaderi, aklayan kişiydi
Hilal.
Onun arkasından bir yazı yazmak çok güç. Özledim, hem de çok özledim.
Ama, kısacık ömrüne, üç-beş hayatı sığdırmış, bu muzaffer kadının dostu
olmanın onuru için, ona teşekkür etmeliydim.
Sevgili Mariah, bir sürü yanı pek te bir şey üretememiş hayatımın birlikte
gezindiğimiz sokakları, hala senin aydınlığınla ışıyor. Adettir bizde,
ölenin ardından, “ışıklar içinde yat” denir. Ben sana demeyeceğim.
Biliyorum ki, yattığın yer senin ışığınla aydınlanmıştır.
Seni hiç unutmayacağım.
Özgürce (Özgür Hatem)

mari'ciğime sevgilerimle,
Mutluluğun resmi çizilir mi diye sormuşlar
Abidin Dino çizmiş
Renkler pastel, sıcacık, bir oda, oda da bir yatak
İçini baktıkça ısıtan, ısıttıkça baktıran
Anlatılabilir miydi peki mutluluk?
Hilal anlatıyor hergün, bir oda, oda da bir yatakta. sıcacık, sımsıcak...
Ayşe Sinan


Geçtiğimiz Ocak ayın da , bir sabah eşim gazeteyi ( yanlış
Hatırlamıyorsam Milliyet Gazetesiydi ) uzattı ve " bu röportajı oku. Bak
azimle neler yapılıyor " dediğinde; Sevgili Hilâl 'i gördüm. Kendini
anlattığı satırlarından, hayata olan bağlılığından etkilendim. Çünkü
hemen, hemen ayni kaderi paylaşıyorduk. O doğuştan, ben ise 37 yaşımda
geçirmiş olduğum bir trafik kazası nedeniyle, boyun seviyesinden itibaren
felçli olmuş tam anlamıyla yatağa çakılmıştım.Kazadan iki yıl sonra da,
göğüs kanserine yakalanmam ve hayatın kıyısından 2 kere dönüşüm, bana
hayatın çekilen onca acılara rağmen, terk edilmesi çok zor ne menem bir
şey olduğunu fark ettirmişti.Artık, devamlı; yatakta da olsam kesinlikle bir
şeyler yapmak, sanki var olduğumu ölmediğimi kanıtlamak istercesine "
en kısa zamanda bilgisayar öğrenip, faydalı olabilecek işler bulmalıyım "
diyordum.Ve, bu düşüncemi hayata geçirdiğim günlerde işte! Sevgili Hilâl
'le tanıştım.
Gazeteyi okuduğum günün akşamında, kendisine bir mail gönderdim.
Sabah bilgisayarımı açtığım da ise, onun bu kadar kısa sürede cevap
vermesini hayret dolu bir sevinçle karşıladım.Oysa, henüz daha ne cevap
yazdığını dahi okumamıştım.Olsun.! Beni bu kadar kısa sürede
cevaplamıştı ya ...
O gün, bana verdiği destek ve bilgi ile şimdi bir web sayfası hazırlama
çalışmalarım devam ediyor.
Ben, hiçbir fiziksel engel tanımadan, yüreği ve beyni kocaman bu kişinin
başardıklarını kendime şiar edindim.Sıkıldığım, başaramadığım açılmayan
hareket etmeyen el parmaklarım, hareket etmeyen vücudum için çok
bunaldığım, gözlerim yaşardığı günler de, isyanımı Sevgili Hilâl 'imin
resmini gözlerimin önüne getirerek, başardıklarını düşünerek bastırırım.
. Şimdi mektubuma eklediğim,bu sıcacık sevgi dolu satırlar ; o kıymetli
İnsana ait. Benimse bu değerli insan için söyleyeceğim son söz ;
" Sevgili Hilâl sen; biz sevenlerin için hiç bir zaman ölmedin ve
ölmeyeceksin. Seni örnek alan bir sürü kalpte halâ yaşıyorsun ve de
yaşamaya devam edeceksin.Çünkü duyguların hayata yansıdığı noktada
hep sen olacaksın"
Onu seven tüm gönül dostlarına sevgilerimle.....
Günseli Ayfer
Mariah'ın Anısına


SONDAN BİR ÖNCE
Yeni doğanın ilk adımı
Yaşlı titrek adımlar gibidir.
Alınan ilk soluk da
Sondan bir önceki
Cılız soluğa benzer.
Nasıl sımsıkı tutunursa
Yaşama yeni doğan,
Sondan bir önceki bakış da
Öyle bel bağlar sana
İnsanca kırıntılarla.
Evin Okçuoğlu


Ölüm Vakti
Hilal'e
Bu bahar erken geldi ölüm dostlar
goncası açılmadan mor dağların
ecel erken geldi, acı da, hüzün de
ağlıyor işte aydınlığın teninde su
ağlıyor işte bahçelerde gülün kokusu
nazlı Hilal'in uykusu
karda üşümüş bir gelincikti yüreği
yinede dört bir tarafa sevgi sıcağı saçardı
sevgi masalları anlatırdı insandan insana
yürekler mutlu mavi çiçekler açsın diye
kirli bir dünyada o hep gül ve umut koktu
avuçları gül kokan çocukların dualarında
geriye dönüp baktım yoktu
bir sabah erken geldi ölüm
son selamım bende kaldı
Adını bir gül dalına astım
üstüne Hilal'e diye yazdım
yükledim selamımı nazlı bir buluta
ona götürsünler diye anlaştım
gitti Hilal
bembeyaz hayaller serildi kırlara bu sabah
rengarenk çiçeklerle örüldü çimenler
Şimdi dışarda bahar rüzgarları
şarkılar suskun, gönüller suskun
gözlerde bir buğu
Çığlık çığlığa kuşlar
Aksi Seda'nın sesi kısık
yaslı, dudaktaki kelimeler
boğazlarda düğüm düğüm hıçkırık
kanadı kırık kuşların gagalarında kaldı düşleri
o en sevdiğim turna kuşuydu
en sevdiğim güvercin
en sevdiğim dağ kırlangıcı
kanatları rengarenk bir kelebekti
umut, yaşam ve dirençti
ey mavi bulut al götür yüreğimin sıcağını
ört üstüne
yıldızlara bakıp üşümesin nazlı bedeni...
Nuri CAN
Mariah! Hüznümü ve hayatımda üzerine hiç bir şiirimi koyamadığım
aşağıdaki şiirimi kabul eyle.Çünkü senin taşıdığın o kutsal umudun,
içimizdeki umut denen tutunma savaşımıza inan ki meydan okuyor. O
OKUYUŞ NE KUTSAL BİR DİRENİŞ, NE BÜYÜK BİR IŞIKTIR İNAN
BİZE!

Yıkılma!
Sen
bakışı iğnelenenlerdendin
sözleri artık bilinenlerden...
Akacak mecra bulamayınca aşktan yana
kendi nehrinde kendini kirleterek meydan okudun sularına...
Ciğerine çektiğin hava ve
hep yenilgiyle bitiştiğin uyku kadar
tanımasaydın eğer hayatı
alnında biriken terin
namusu kılmasaydın eğer
bir bardak soğuk suyun ferahlığını
iğnelerin karşısına iğnelerinle dikilecektin
artıkların karşısına artıklarınla...
Sen
gülüşünde yorgun düşenlerdendin
yüzünün yongalarını bir kurşun gibi
görüntülerin bağrına savuranlardan.
Sıkıca iliklenirdin
bakışların talan edilen yurduna
bir yadediliş düşmesdi payına sevmelerinden
kalbinin nasırlarını yumuşatan bir okşanış
düşmezdi payına.
Öylece başbaşa kalakalırdın
etine duyarsız çürüyen dişlerinle
ağrılarının eczasız suretiyle
başbaşa kalakalırdın.
Halbuki bir göz yalasaydı sularını
kaybolsaydı böylece
dalgalarına kin güden köpükler
işte o zaman
ağrıların bir surete binecekti
duyarsız kalamayacaktı etine çürük dişlerin...
Sen siperlerinde
bakir kelimeler biriktirenlerdendin
sükutunda dinlenmiş isyanlar biriktirenlerden...
Gözlerin ölü doğmuş bir şiirin
cenaze merasimiydi hep sanki
toprağı ürkütmemek içindi çekingen yürüyüşün
bakışın
yıllardır nadasa bırakılmış bir tarlanın
özlemine ayarlıydı.
Mülteci kokular sürünürdün
konakladığında bakışlara
sen benim o mülteci kadınlarımdandın
Bu şehrin iskelet kokan sokaklarına
yıllarca tohumlar savurdun kendini esirgemeden
şehir korkunçtu
yemek saatinde yakalardı hep bizi
aldırmaz tohumlarını savururdun sen...
Oysa bu şehirde
toprağın da sözler gibi asfaltlandığını
sen de bilmekteydin
ve bilmekteydin
gözlerimizin bir yükü de mezarlıklardı
ve yine bilmekteydin
kendi içimize savrulurdu tohumlar
akacak mecra yoktu bize bilmekteydin.
Sen
kalbi tacize uğrayanlardandın
şefkati mıncıklananlardan...
Asla unutmaz geceni de alırdın yanına çıkarken
alnını aklayan
vefanı çoğaltan
nabzını doğurtan geceni de alırdın...
Dağınıktı kalbin
söz ve gözün yumuşaklığıyla
çalakalem taranmak isterdin
sen benim mülteci kadınlarımdandın.
Bir yanın meyilliydi yıkılmalara
bir yanınsa nehirler biriktirirdi hayatı durlamaya
tutuşurdu gözlerin yere düşerken
eğilir ve gizlerdin alevlerini
gülüşün ayaza tutulurdu
ve titrerdi mimiklerin...
Söz ve şiir bize meyilliydi
aşk ve tohum bize.
Unutma ve boş verme sakın
silkele üzerinden yılgınlığı ve davran
aşınır elbet asfalt ve toprak tohumunu çeker
bil ve boş verme hiç sakın!
Asla, asla yıkılmayasın! ...
(TRABZON-Akçaabat Kasım 1998)
Mustafa Evci


Asil
Hayır karışmasın hiçbir şey
Onun duru güzelliğine
Bulandırmasın hiçbir maske
Sabah serinliği akşam ürpertisi
Tazeliği
Bahar yağmuru ansızın
Bulunmaz bir incelik
Ruhta bedende
Belki budur kurtuluşumuz
Hoşgörüsüz bağnaz takıntılardan
Yuğrula yuğrula ince ince
Tatlı bir sızı derince
Aşk gibi içimizde
Soyluluğa açılış
Kesik kesik
Ayten Suvak
A r k a d a ş . . .
Arkanda duran; sırtını, sırtına dayayan
Rica etmeden, gören-anlayan-eyleyen
Kim ki, arkadaştır; arkadaşı olandır
Ayrılıklara dayanan
Dostluk dağarcığında barınan
Acıyı-sevincı paylaşandır
Şimdi, sanal âlemlerde de ARKAdaş-lar-ım vardır...
Kenan SİNANOĞLU


AŞK SÖYLEDİ BEN YAZDIM
-Mariah'a ithaf-
Aşk
Ve
Su
diye başlar bu şiir,
aşkın su üstünde
mutlu mutlu salınmasıdır aslında söylenecekler,
yada suyun aşkla yansıyan
mevsimlerini saymaktır.
Hayallerin önü çırılçıplak olmalı lakin,
olmalı ki,
yaprakların hışırtısını bile duyabilelim bu sırada,
yada bu huzurun hissedileceği bir iklimde.
Yalnız kadın,
Yalnız adam,
Yalnız çocuk,
olmayacak,
Aşkın görünür kılacağı bu dizelerde.
Yalnızlığı mutlu bir öyküymüşçesine
bir kenara koyacağız yıldızların biriktiği bu gecede.
Aşk söyleyecek ben yazacağım,
su yansıtacak,
ben yazacağım.
Duymak istediklerimiz de
İstemediklerimiz de yazılacak,
bu en doğurgan yürek anında.
Bu anaç gönül çiftleşmelerinde..
Nasıl olsa geldi artık,
beklenen tatlı esinti,
her şey bir anda olacak,
göz açılıp kapanacak
ve yaşanacak her şey.
göz, yaş dökmeyecek ama.
Aşk ve su,
kırk yılda bir tutulurlar çünkü;
Bir gün bir beste yapacak yüreğiniz,
Sizin bile ummadığınız bir vakitte,
işte o an,
demek isteyeceksiniz ki suyun üstünde salınan aşkınıza;
keşke bölüşebilseydim o besteyi seninle
Bir gün bir ağaç göreceksiniz,
Dalları coşkuyla ulanmış,
işte o an diyeceksiniz ki ;
keşke bölüşebilseydik o ağacın gölgesini
Bu bir günler aşk suda salındıkça bitmeyecek,
gözleriniz buğulanacak,
düşünceleriniz ıslanacak,
düşleriniz nemlenecek.
Aşk söylüyor,
Ben yazıyorum,
Su yansıyor,
Ben yaklaşıyorum,
avucumdaki sevgiye..
İstiyorum ki,
Kıyıda köşede kalmış,
Aşk adına unutulmuş,
Ne kadar kelime varsa
hepsi çıksın
aşk ve suyun bu birlikteliğinde..
Mesela demeliyim ki,
Hani unutulmuş bir yağmur anınız vardı.
Yağmur, sen ve o
Hava diri toprak kokuyordu hani.
Hangi mevsim hangi ay olduğu umurunuzda değildi hani.
Yüzünüz ve kalbiniz sırılsıklamken,
gözlerinize bakıyordunuz,
sevginizi birbirinize çiselercesine.
İşte o an daha güçlü sıktınız ellerinizi,
hüzne inat,
acıya inat,
terke inat
Ve yürüdünüz sanki hayaldeymiş gibi.
Ve
ne yol,
ne yağmur,
ne de ıslanmış kalpleriniz,
hiç dinmesin istediniz hani
Ben yazmadım demeliyim bunları,
Aşk ve su demeliyim sadece,
Aşk söyledi ben yazdım demeliyim,
su yansıttı ben gördüm demeliyim
Aşk
ve
su diye biter bu şiir,
aşkın su üstünde gül coşkulu haresidir,
aslında söylenenler.
Aşkla suyun delice tutulmasıdır aslında olan biten.
Aşkı koyunlarında,
sıcak ve taze tutanlar görür ancak yazılanları.
Aşk söyledi,
ben yazdım,
su yansıttı,
yürek,
ben oldum,
sen oldu,
biz olduk
Oktay COŞAR


Leydi Hilal – Hilal Leydi
ışıldayan yüzüne
gülümseyişine doğru kıvrılır Hilal!
öyle diyorlar adına
çarpıcı bir çekiciliği var
sevinçle ateşlenen
gökyüzünden bakan mehtabın kızı!
gerektiğinde şifacı
içbükey bir eğriden akarak gelen
gizlenmeyerek artık bekleyişlerde
geceleri beliren
”yarım” görünür göze
başka bir eğride durduğunu hayatın
ve yaşamın şaşaasını
parıltısını anımsatır
ay ışığını yakmadan bizler henüz
dua ve en iyi dileklerimizle
turunu bitiren…
Yazan: Abir Zaki
Çeviren: Naime Erlaçin


...Şikayetname 12 / Taş Ocakları ve Kuşlar*
ayakta uyurdu kuşlar
özgür ve mutlu
ayakta ölen doğumluya inat…
bedenin icrasında mahpus bir çocuk
kanatlanmayı beklerdi en çok
ihbarsız kırılırdı o sıra paslanmış emniyet kilitleri,
sırça konaklarda saklı paradoksal manifestolar
ruhunu gasp ederdi ebedi özgürlük sesi
ağıtlar yakarken yaşamak ve ölmeye dair
dudağa yapışan bir yangın tutsaklığında
göğe bakar da gülümserdi en çok
düşlere doluşurdu kuşlar!
kan ter ve şiirden ne kaldı geriye
neydi akıbeti kaçınılmaz kavganın
teni dağlayan upuzun bu tenhalığın…
ne uyumayı becerdik düşerken tetik
ne mutlu bir kuş olabildik ayakta
boşuna özendik kanatlara ey çocuk!
yol boyunca bilemedik / göğü yitirmişiz biz
birer ehram taşıymış vicdansız bedeller
sınıfta kalmış nazenin düşlerimiz
azgın bir acıyla dinamitlenirken koyaklar
karanlığımıza açmış kader taş ocaklarını
bu şiir şimdi taş basarak / taşlaşmış yüreğine
ocak kapılarında parçalıyor yasını
gözyaşını kederle gezdiriyor bulutlarda sensiz
ki anlamıyor ah!
neden cansızdır rahminde büyüttüğü bütün yavrular!
şikayetçiyim! ! !
içime serpiyorum külümü
ayakta ölüyor artık kuşlar
(*) Azim ve cesaret sembolü, şiir çocuğum Sevgili HİLAL LÜLE’nin
anısına….
-Nurlu bir göğün cennetine bıraktım seni ey hilal!
Naime Erlaçin


TANRININ AYLAKLIĞI Hilal'e
(Bilirim
ciğerlerim küçük kanatlarımdan
soluğum yetmez
beni uçurmaya)
Dedim her yılan
kanatlarına sürgün bir Albatros
sus dedi tanrı
ezelin yok
elbette bilir fillerde
uçmanın hafifletici sebeplerini
birde tinerci çocuklar
nerede usulca öleceğini
sustum...
çocukken vurduğum kuşları
kanatlarından öptüm
ondan mıdır bilmem
yerçekiminin en zayıf halkası
dudaklarım...
Ali BOZCA

*Adı: Hilal Nickname: Mariah
*-
*Basında Hilal
*Ve SON.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder