Metin Yeğin: Öncelikle şunu söylemeliyim ki 1953 yılındaki bir darbeden
söz ediyorum. Çünkü bu uçuşan yalanlar dünyasında, ancak üstünden 70 yıl kadar
geçtikten sonra, bazı şeyler ortaya çıkıyor. Her darbede böyle bu. Darbeler,
askeri cuntalar, katliamların filan yani sahnelenmiş devlet oyunlarının
aktörleri, bunu başardıklarından ya da başaramadıklarından çok sonra ekranlarda
isimleri yazabiliyor ve genellikle seyirciler çoktan salonu terk etmiş olduğunda
ancak. Bu da böyle oldu. Guardian’ın yazdığı habere göre, İran Başbakanı
Musaddık’ın darbeyle devrilmesinde, İngiliz istihbarat teşkilatı MI-6’in
oynadığı rol; kimlerin ajan haline getirildiği, kimlerin, istihbaratçıların
sevdiği deyimle ‘sahada’ olduğu, neler yaptıkları ve İngiliz hükümetinin
darbedeki koca payını ortaya koyuyor. Böylece İran’da Musaddık darbesi, ilk defa
‘içeriden’ birisinin anlatımıyla -nihayet- ortaya çıktı.
Aradan 70 yıl geçmiş, ölen ölmüş ve artık kalan sağlar da bizim değil
halbuki…
Ancak öte yandan Musaddık’ın devrilmesine ve dünyanın bir sürü tarafındaki diğer
darbeler, faşist cuntalar, sivil darbeler, adına ne verildiyse hepsine
bakıldığında, olayın failleri için 70-80 yıl kadar beklemeye de gerek yok. Bir
polisiye televizyon dizisinde, buruşuk paltolu komiserin her zaman sorduğu, o
basit soru, burada hemen önümüze düşüyor: Bu cinayetten kim yararlanır? Olay
konumuzda da böyleydi zaten. Seçimlerde çok büyük bir oranda oy alarak seçilen
Başbakan Musaddık seçim vaadi, ‘Petrolün millileştirilmesi’ kararını yaşama
geçirince, yani İngiliz petrol şirketinin elinden petrol kuyularını alınca,
darbe oldu. Katil aralarından biriydi ya da hepsi…
Yani 70 yıl sonra ortaya çıkan, malum olanın doğrulanmasından çok başka bir şey
değil.
-Hatta bu ‘ajanlaştırma’, darbeye başta razı olmayan İran şahının, kız kardeşine
kadar bile uzanabilmiş, gerisini artık siz düşünün-
Aynı şekilde, Sosyalist Doktor Allende’nin Şili’de askeri cunta ile devrilip
öldürmesinde de bakır madenlerinin kamulaştırılması ve halkı için patentsiz ilaç
üretimine başlaması gibi nedenler vardı. Yani ‘cinayeti bir kör balıkçı bile’
görüyordu. Farkındaysanız bu saydıklarım neden darbe yapıldığını gösterdiği
gibi, neden yapılmasının gerekmediğini de gösteriyor. Kamulaştırma yapmayan,
şirketime dokunmayan bin yaşasın…
Bizim tanık olduğumuz o kadar çok darbe, cunta, katliam ve benzeri var ki 70-80
yıl sonra, belki filmin sonunda onların isimleri kredilerde yazacaktır. Ancak
bütün bu devlet oyunlarının yerli ve milli ya da ecnebi kötü oyuncularının
kendilerini görünmez zannetmeleri ‘kör bir balıkçıyı’ bile şaşırtacak kadar
garip.
Metin Yeğin / Yeni Yaşam Gazetesi