Translate

16 Ağustos 2021 Pazartesi

Kaybolan dereler ve sel felaketi

Prof. Dr. Mustafa Öztürk
Bir şehrin dereleri, o kentin doğal ve kültürel mirasıdır. Şehirleşmede doğaya öncelik vermeyen arazi kullanım kararları ve uygulamaları, derelerin doğal yapısını değiştirerek kaybolmasına, yaşam kalitesinin düşmesine neden olmakta; kent sağlığını tehdit etmektedir.

Fiziki çevreyi kontrolde tutan en önemli faktör dere sistemleri ve havzalarıdır.

Dere yataklarının ucuz arsa olarak düşünülmesi, buna karşılık su varlığının artı değer oluşturması, bu alanların diğer doğal yaşam alanlarına göre daha fazla kontrolsüz değişimin baskısında kalmalarına neden olmuştur.

Peyzaj Mimarı Hülya Dinç, makalesinde şöyle demektedir:

Derelerin denize açıldığı yerlerde oluşturduğu mansap bölgesi doğası gereği denize girilen kumsal alan ve küçük balıkçı teknelerin sığındığı koylardı. Geçmişte bu alanlar kentin denize girilen plaj alanlarıydı (Turşucu deresi-Suadiye plajını; İdealtepe deresi Süreyyapaşa plajı, Çamaşırcı deresi Bostancı Plajı, Florya deresi Florya plajı, Kurbağalı dere Kalamış plajı, Ayamama, Tavukçu dereleri Ataköy plajı gibi).

Bugün mansap bölgeleri yerleşim alanlarında kalmış ve kıyıların doldurulmasıyla koy ve kumsal özelliğini kaybetmiştir. Kent içerisinde kalan derelerin çoğu denize, göle, Haliç’e, taş ve betonarme malzeme ile açık yada kapalı kanal kesit olarak bağlanmaktadır.

Membaları ise geçmişte açık alan, orman alanı, tarım alanı, su havza alanında yer alırken günümüzde çoğu yerleşim dokusu içerisinde kalmıştır.

Doğadaki denge yok sayıldıkça ve betonlaşmaya devam edildikçe; doğa 'Beni gör' dercesine her hatalı davranışa taşkın, kuraklık, hava kirliliği, vs. birçok afetler halinde yaşamın içerisinde dile gelecektir.

Nehir/dere yataklarından çakılların taranarak çıkarılması balıkların yumurtlama alanlarının kaybına yol açar ve bazı türlerin kaybına neden olur.

Nehir/dere kıyı topraklarının kaldırılması su faunasının habitatını bozar.  

Yazının Tamamı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder