Translate

23 Haziran 2024 Pazar

Dostoyevski

ÖLÜLER EVİNDEN ANILAR VE DOSTOYEVSKİ ÜZERİNE ÖNSÖZ
“Çok tuhaf, ama sık sık tekrarlanan bir olgudur,” diye başlar Lukács’ın ‘Dostoyevski’ yazısı, çünkü, dünya edebiyatını etkileyen yeni insan tipi genç bir ülke olan Rusya’da bütün sorunlarıyla birlikte ortaya çıkıp oradan uygar dünyaya ulaşmıştır. Almanya’dan Werther, İngiltere ve Fransa’da bu yeni insanın temsilciliğini yaparken, yüzyılın ikinci yarısında o zamanlar uzak, az bilinen, neredeyse bir efsaneler ülkesi olan Rusya’dan da Raskolnikov bu yeni insanı dünya edebiyatına sunmuştur. Gerçi, egzotik, uzak, Batı uygarlığına yabancı dünyalardan kültür ve sanat örnekleri etkileyici sonuçlarıyla her zaman Batı’ya ulaşmışlardır, ancak Lukács’a göre, Werther-Raskolnikov olayı, ilkece bunlardan farklıdır. Bir egzotiğin, dış, uzak bir kültürün gölgesine sığınmamışlardır bu iki yeni insan tipi. Örneğin gelişmemiş, çağdaş uygarlığın sıkıntılarına, sorunlarına ve krizlerine henüz yabancı bir ülke olan Rusya’dan, ansızın, insan kültürünün o zamanki bütün sorunsalını en uç noktada biçimlendirip anlatan yapıtlar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Bu gelişmeyi anlamamızı kolaylaştırmak için “sorunun çözülmesi” ile “soruna ilişkin soruyu sorma” düzlemlerini birbirinden ayırmamız gerekir. Örneğin İskandinavya’da İbsen “soruyu sadece sorar”; Flaubert de öyle. Onlar zaten sorunları ele alırken, psikolojik-ahlaksal boyutu, toplumsal boyuttan daha fazla öne çıkartmışlardır Lukács’a göre.

Tolstoy ve Dostoyevski ise sorunu olanca derinliğiyle ve genişliğiyle ortaya atar. Tolstoy’un aristokrasiye, onun çevresine ait (siyaset, bürokrasi, ticaret vb. ile uğraşan) kişileri, görünürde hantal, hareketsiz, ama aslında derin bir dönüşümün eşiğinde olan halk ile, köylü kitleleri ile bağlarını koparmış, dolayısıyla da ideallerinin, ahlaksal ölçütlerinin, psikolojik, ruhsal dirençlerinin nesnel zeminini yitirmişlerdir.

Dostoyevski ise gözünü kente çevirmiştir. Eski Rusya’nın çözülmesi sürecini ve yeniden doğuş tohumlarının yeşermesini, “insanı aşağılayan ve ona hakaret eden”, tutkunu olduğu Petersburg gibi bir büyük kentin sosyal ortamında, sefalet ve yoksulluğu içinde inceler. Büyük kentin, büyük kent içindeki özellikle soylu zümrenin yaşantısının halk hareketinden tamamen uzak oluşu, kendine bir yön ve hedef bulmak için mücadele eden halk hareketi ile uzun süre bir türlü buluşmaması, soyluların, bunların çevresindeki sosyal katmanların, entelektüellerin, özellikle siyasi hareket liderlerinin tabandan kopukluğu, Dostoyevski romanlarının ve öykülerinin temel sorunu olarak çıkar karşımıza. Dostoyevski insanının büyük kent içindeki umutsuz yalnızlığı, yaşamak, geçinmek için çalışmak zorunda olmayan, hayatın anlamını yitirmiş, saçmalaşmış insanın yalnızlığıdır.

Ölüler Evinden Anılar’a Giriş
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski 11 Kasım 1821’de Petersburg’da (sonraki Leningrad) bir ordu cerrahının oğlu olarak dünya geldi. Annesi bir tüccar kızıydı. Öğrenimini özel bir okulda sürdürecek, yaz aylarını Tula’daki çiftliğinde geçirebilecek kadar “üst zümreden”di. 1837-1844 arasında askeri okula devam etti. 1847’ye kadar İnsancıklar, Öteki, Ev Sahibesi, Beyaz Geceler, Bir Yufka Yürekli gibi ilk edebiyat çıkışlarının ardından, Çar I. Nikolay’ın baskıcı yönetimi altında politik ve toplumsal reform hareketinin etkisi altına girince, bütün hayatını geri dönüşsüz bir biçimde etkileyecek dört yıllık bir mahkûmiyet dönemini geçirmek üzere, 10 aylık bir tutukluluk süresinin ardından, idamın eşiğinden dönüp 23 Ocak 1850’de Batı Sibirya’daki Omsk Cezaevi’nin kapısından içeriye girdi.

Yazının Tamamı

12 Haziran 2024 Çarşamba

Kıyamet buzulu daha hızlı eriyor

Antarktika Yarımadası’nın doğusundaki Thwaites Buzulu’nun erimesi durumunda oluşturabileceği tehdit nedeniyle ‘kıyamet buzulu’ olarak adlandırılıyor


Antarktika Yarımadası’nın doğusundaki Thwaites Buzulu’nun erimesi durumunda oluşturabileceği tehdit nedeniyle “kıyamet buzulu” olarak adlandırılıyor. 192 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile Antarktika’nın en büyük buzullarından biri olan ve küresel deniz seviyesi yükselişinin yüzde 4’ünden sorumlu tutulan Thwaites, iklim değişikliği etkilerinin hızlanmasıyla yılda yaklaşık 50 milyar ton buz kaybediyor. Buzulla ilgili ABD, Kanada ve Finlandiya’dan bilim insanlarınca yapılan bir araştırmanın sonucu, Proceedings of the National Academy of Sciences adlı dergide yayımlandı.

Ilık deniz suyu 6 km ilerledi

El Nino’nun yaşandığı 2023 yılı Mart ve Haziran ayları arasında alınan radar verilerinin de kullanıldığı araştırmada bilim insanları, deniz suyunun gelgitlerle birlikte buzulun içine ve dışına aktığını, sıcak okyanus suyunun bir kısmının da buz oluşumunun derinliklerine doğru ilerlediğini ve doğal kanallardan geçerek boşluklarda toplandığını buldu. Ilık deniz suyu girişlerinin ilkbahar gelgiti sırasında karadan 6 kilometre daha içeriye ulaştığını tespit eden araştırmacılar, buzulun altına doğru ilerleyen daha sıcak deniz suyunun, buz tabakasının kütlesindeki değişimleri açıklamaya yardımcı olabileceğini belirtti.

Denizler 65 cm yükselecek

Çalışmada, basınçlı deniz suyunun yoğun bir erimeye neden olarak buzulun geleceğini daha da tehlikeye atabileceği, bu durumun buzulun alt kısmını her yıl 20 metre eritebileceği vurgulandı. Thwaites Buzulu’nun 1979’dan 2017’ye kadar 634 groston kütle kaybı yaşadığı ve 1992’den 2011’e kadar merkezdeki toprak hattından yılda 1 kilometre hızla geri çekildiği hatırlatılan araştırmada, bunun Antarktika’daki en hızlı geri çekilmelerden biri olduğu bilgisine yer verildi. Thwaites Buzulu’nun erime hızına bağlı olarak deniz seviyesinde beklenen yükselmenin farklı tahminlere göre değişiklik gösterirken, mevcut erime hızı devam ederse, 2100 yılına kadar deniz seviyesinde 65 santimetre yükselme bekleniyor.

Yeni Yaşam Ekoloji