Translate

24 Kasım 2020 Salı

Alaattin Çakıcı

"Derin devlet" korumasından "Cumhur İttifakı" kalkanı altına

Eline tutuşturulan Walter marka tabancayla fındık ağaçlarının önünde poz verdiğinde, dört yaşındaydı. Alaattin Çakıcı, silahla ilk kez o gün tanışmıştı. 1957 yılında çekilen bu fotoğraf, hem Alaattin Çakıcı'nın silahla ilk tanışmasına tanıklık etti; hem de Çakıcı Ailesi'nin baba topraklarındaki son günlerine. Fotoğrafın çekilmesinden kısa süre sonra Çakıcı Ailesi, Trabzon'un Fındıklı köyünü terk edip İstanbul'a göçmek zorunda kaldı. Baba Ali Çakıcı, birini vurmuş; cezasını yatıp çıktıktan sonra kan davası başlamıştı.

Gültepe'ye yerleşen aile, bir kahvehane açtı. Baba Çakıcı'nın adı, o bölgenin ünlü kabadayıları Kürt Hasan ve Tahsin Çakıroğlu ile birlikte anılıyordu. Oğlu da babasını örnek alıyor, ilkokulda her gün birileriyle kavga ediyordu. İki kez okul değiştirmek zorunda kaldı. Bir İETT görevlisini yaraladığında, 17 yaşındaydı.



Çek-senet işlerine ilk adım
Alaattin Çakıcı, "meslek yaşamı"na ilk adımları yine Gültepe'de attı. Bir kumarhane işletmeye başladı. Ülkücü camia ile de bu yıllarda tanıştı. Kağıthane Ülkü Ocakları Başkanlığı'na kadar yükseldi. Bölgesindeki silahlı eylemlerde aktif rol aldı.
Ailenin öbür fertleri de ülkücüydü. Dev-Sol militanları, 18 Eylül 1978'de amcasının oğlu Necati'yi, Gültepe'deki dükkanında öldürdüler. Alaattin Çakıcı da 1979'da Şişli'de beş kurşun yarası almasına rağmen kurtuldu. Ama babası onun kadar şanslı değildi. Mayıs 1980'de öldürüldü.
Çakıcı, 12 Eylül'den sonra tutuklandı. 1982’de serbest bırakılınca ülkücü arkadaşlarını etrafına topladı. Önce kumar borcu tahsilatını iş edindi. Sonra çek senet tahsilatına girişti. İmzası, bacaktan tek kurşundu.
Eğlenmesi de bir başkaydı. Gece kulüplerine 10-15 kişilik kalabalık bir güruh halinde gidiyorlardı. Çakıcı, istediği sanatçıyı sahneden indirtiyor; “Çırpınırdı Karadeniz” adlı türküyü defalarca söyletiyordu.

Türkeş'e laf ettirmedi
Artık "Baba" sınıfına girmişti, "mafyanın yeni kuşağı"nın temsilcisiydi. Haraca bağladığı isimler arasında "Hayali İhracat Kralı" olarak tanınan Turan Çevik de yer alıyordu. Sanatçı Nükhet Duru'nun eski nişanlısı Metin Arı'nın konfeksiyon mağazasını adamlarına kurşunlattı.
"Gazinocular Kralı" Fahrettin Arslan'ın oğlu Selçuk Arslan'ın kurşunlanmasında yine onun adı geçti. Ankara'da eğlenirken, bir bardak rakıyı ünlü bir kabadayının başından aşağı dökmesi de şöhretini pekiştirdi. Söylentiye göre, kabadayının Alparslan Türkeş ile ilgili sözlerine sinirlenmişti. "Sen nasıl Türkeş'e laf edersin?" deyip rakıyı boşaltıvermişti.

MİT ile ilişki
12 Eylül'ün sisleri dağılmaya başlayınca eski babalar yerlerine dönmeye başlamıştı. Çakıcı'nın, Dündar Kılıç ile yıldızı hiç barışmadı. 12 Eylül'ün "Babalar Operasyonu"ndan nasibini alan Kılıç, cezaevinden çıktıktan sonra Çakıcı ile karşı karşıya geldi.
1987 yılında Ankara'da, Kılıç'ın iki adamını vurduran Çakıcı yakalanamadı. Garip biçimde, olay sırasında Mehmet Eymür ve Korkut Eken, otelin karşısındaki işkembecide oturuyordu.
Zira Çakıcı bu olaydan birkaç ay önce MİT ile ilişki kurmuş, Mehmet Eymür ve Yavuz Ataç ile dost olmuştu. MİT elemanı Süleyman Seba'nın Beşiktaş'a başkan seçildiği kongrenin güvenliğinin Çakıcı'ya emanet edilmesi, işbirliğinin somut bir örneğiydi.
1988'de ortaya çıkan ünlü MİT raporunu hazırlarken Eymür'e bilgi verenlerden biri, Çakıcı'ydı. O da Çakıcı'nın Ankara Kapalı Cezaevi'nde rahat ettirilmesi için Yusuf Koç ve Ahmet Turgut'a (Kürt Ahmet) haber göndererek karşılık verdi onun yardımına. Çakıcı, 8 Haziran 1989'da cezaevinden çıkarken Koç ve Turgut'a teşekkür etti ve kurbanlar kestirdi.
Çakıcı'nın adı artık etrafta ürküntü veriyordu. Tahsilat işine "bir kamu görevlisinin katkıda bulunduğunu" söylemekten çekinmiyordu. Selçuk Ural, Kadir İnanır gibi sanatçılarla, hatta iş insanları ve politikacılarla da arası iyiydi.
1991'e kadar Çakıcı'nın yaşamındaki en önemli kadın Gönül'dü. O yıl, rakibi Dündar Kılıç'ın kızı Uğur ile ilişkiye girdi. O sırada Uğur Kılıç da 10 yıllık evliydi ve iki çocuğu vardı. Uğur Kılıç, Çakıcı ile birlikte olmaya başladıktan sonra eşi Uğur Özbizerdik'ten boşandı. Çakıcı ile Trabzon'da sade bir nikahla evlendiler.

*Özal Ailesi'ni açıklayan eşini öldürttü!..

Yazının tamamı

 Faruk Bildirici

© Deutsche Welle Türkçe 


 

Marmara Denizi içinde bir değil dört veya beş deprem olabilir

 

Tarihsel deprem çalışmalarının önemi her geçen gün biraz daha artıyor. “Tarih tekerrür mü eder?”, sorusuna deprem açısından çok net bir ifade ile “evet/hayır” demek zor! Ancak, bilimsel bilgilerin bir sistematik içinde işlendiği düşüncesiyle; varsayılan bir model üzerinden elde edilen bilginin aksi belirtilmediği sürece, doğrudur demek, yanlış olmayacaktır.

Son birkaç haftada Marmara Denizi içinde beklenen deprem(ler) ile ilgili iki makale yayınlandı. Birincisi Durand ve ark. tarafından yayınlanan ve Silivri depremlerinin (Mw: 4.7 ve 5.8) davranışını bir sistematik içinde inceleyen yayın ve diğeri ise Kuzey Anadolu fayının doğudan batıya deprem üretme sürecinde gelecek Marmara Denizi Deprem(ler)inin zamanı ve/veya bizi kaç depremin beklediğini inceleyen çalışmalar.

Büyük depremler önceden bilinebilir mi? sorusuna günümüzde “evet” demek ancak öncesinde meydana gelebilecek öncü depremlerin karakterlerinin doğru tanımlanması ve mikrodeprem etkinliğinin iyi gözlemlenmesi ile mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Durand ve arkadaşlarının Seismological Research Letters dergisinde yayınladıkları “A two-scale preparation phase preceded and Mw:5.8 earthquake in the sea of Marmara offshore İstanbul, Turkey” başlıklı çalışmasında Silivri depremlerinden saatler öncesinde yerkabuğunda kırılan parçanın her iki yanında meydana gelen çatırdamaların (mikrodepremlerin); bu iki depremi yaratmaya hazırladığı sonucuna varıldı. Aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi Mw: 4.7’lik depreme (yeşil yıldız) hazırlık süreci (yani kırılma zamanı) yavaş ilerlerken, Mw:5.8’lik depremde mikrodeprem aktivitesinin kırılan fay çevresinde etkin ve ivmelenerek bu depremi (Mw:5.8;kırmızı yıldız) oluşturmak için hareketlendiği gösterilmiştir. Bu bilgi oldukça önemlidir. Ancak fay çevresinde meydana gelen deformasyonun/kaymanın daha doğru bir şekilde gözlemlenerek gelecekte meydana gelecek bir depremin, hava tahmini gibi gelecekte verilebileceği de unutulmamalıdır. Aşağıdaki şekilde gri noktalar depremleri göstermektedir. Mw:4.7 ve 5.8’li deprem öncesinde 21 Eylül 2019 akşam saatlerinde başlayan deprem etkinliği ve 24 Eylül’de başlayıp 25 ve 26 Eylül günleri artan deprem etkinliği, Mw: 5.8’lik depremin oluşmasında bir belirteç olarak görülebilir.

Bulut ve Doğru (2020) tarafından Turkish Journal of Earth Science dergisinde yayınlanan diğer bir çalışmada ise Marmara Denizi içinde 4-5 tane Mw>7’den büyük depremler olabileceği bilgisi paylaşıldı. Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 1250-2000 yılları arasında meydana gelen M>7’den büyük depremlerin kırılma davranışlarını inceleyen araştırmacılar, bu kırılmanın bir paterni olup olmadığını anlamaya çalıştıklarında bu sonuca ulaştıklarını gördüklerini belirtmişler. Kuzey Anadolu fay zonu üzerinde meydana gelen her bir kırılma döngüsü içinde toplam kayma miktarını ve depremlerin ortalama derinliğini baz alarak yaptıkları modellemeye göre; Marmara Denizi içinde gerçekleşen son iki döngü içinde (birincisi; 1490, 1509, 1556, 1569 ve 1659 depremlerini ve ikinci döngü; 1719, 1766a, 1766b ve 1912) birincisinin tamamlandığını ancak ikincisinin tamamlanması için Marmara Denizi içinde 4-5 deprem olması gerektiği hesaplanmıştır.  Kuzey Anadolu fayının ortalama her 243 yılda bir kırılmasını tamamladığını ve 1766 yılında Marmara denizi için meydana gelen son iki depremden sonra bir daha aynı alanda bir kırılmanın olmadığını (1894 depremini inceleme aralığında tutmayarak) ve bu fayların tekrar kırılmasında Mw:7.4-7.5 büyüklüklerinde ve yer yüzeyinde ortalama 6.25 metrelik bir yer değiştirme olabileceğini belirtmişlerdir. Kuzey Anadolu fayının ilk kırılmaya başladığı Erzincan’dan İzmit’e kadar kırılmasının hızlı olduğunu ancak Marmara Denizi içine gelindiğinde ise bu sürecin yavaşladığını da yaptıkları yayında belirtmişlerdir.

Sonuç olarak deprem konusunda bilim insanlarının Marmara Denizi içinde meydana gelecek depremin ilerleme süreci anlamak için verdikleri emek kadar, yönetenlerin de bu bilgileri dikkate alıp, kapımızda bekleyen depreme hazırlık sürecini “fayın kendisini ağıra alıp deprem üretmemesi gibi” yavaşa almamaları ve bu durumu fırsata çevirmeleri gerekmektedir. Ülkenin ekonomik buhranı içinde kasıp kavrulan ve evlerinin durumunu bildikleri halde çaresizlik içinde bekleyen emekçi kent sakinleri için güvenilir konutlar inşa etmek üzere kendilerine görev biçmeleri dışında başka bir çözüm yolu yoktur.