Translate

1 Ağustos 2023 Salı

Antik Yunanların yanlış bilgiyle mücadele yöntemi

Sofistler mutlak hakikatten ziyade, retorik yoluyla faydalı hakikate ulaşmakla ilgileniyordu. Asha Rangappa ve Jennifer Mercieca, sofist tekniklerin dezenformasyonu tanımak ve onunla mücadele etmek için yararlı olduğunu savunuyor.
Octavianus'un Marcus Antonius'la görülecek bir hesabı vardı. Antonius, sevgilisi Kleopatra'nın yanına taşınarak Doğu Roma İmparatorluğu'nu ele geçirmişti. Octavianus bunu kabullenemiyordu. Roma’da Senato kürsüsünde Antonius’un resmi vasiyetnamesini okudu. Belgede Antonius’un her şeyini kurnaz Mısırlı metresine ve çocuklarına bırakmayı planladığı anlatılıyordu ki bu, Romalıların güçlü kadınlara duyduğu korku ve önyargıları tetikleyen bir fikirdi. Yabancı biri olması da Kleopatra'ya hiç yardımcı olmuyordu. Antonius hain ilan edildi.

Sorun ne miydi? Belge muhtemelen sahteydi.

Gerçekten sahte olup olmadığı büyük olasılıkla hiçbir zaman bilinemeyecek. Ancak Octavianus'un bu propaganda görevi kesinlikle gerçekti. Rakibini uluorta kötülemek için sikkelerin üzerine Antonius karşıtı sloganlar bile çizdirmişti. Roma İmparatorluğu'nun kaderi, ikisinin savaşına bağlıydı.

Dezenformasyon veya yanlış bilgi yeni bir şey değil. 1835 yılında New York Sun gazetesi, Ay’da yaşam keşfedildiğine dair makaleler yayınlamıştı. H.G. Wells'in "Dünyalar Savaşı" adlı eserinin radyo yayını yakın zamanda unutulacak gibi değil. Nazi propagandası o kadar etkiliydi ki, bugün bile insanların küçük bir yüzdesi Yahudi soykırımının hiç yaşanmadığına inanıyor. İnsanlar aşıların otizme neden olduğuna bile inanıyor.

Siyasi manipülasyon, kasıtlı cehalet, sosyal medya, entelektüalizm karşıtlığı, bilimsel cehalet ve YouTube gibi güçlerin bir arada var olmasıyla, bugün dünyamızda baş döndürücü bir propaganda ve dezenformasyon yelpazesiyle karşı karşıyayız. Mesele, dezenformasyonun her zaman var olup olmayacağı değil; elbette var olacak. Mesele, bununla nasıl mücadele edileceği. Bunun için de sofizme bakabiliriz.

Yale Üniversitesi öğretim görevlisi ve CNN analisti Asha Rangappa ile Amerikalı siyasi retorik tarihçisi Jennifer Mercieca'nın önerisi bu yönde. Platon'un sofizme şüpheyle yaklaştığını belirtmekle birlikte, Rangappa ve Mercieca, sofistler tarafından kullanılan “zekice retorik hilelerin” demokrasinin işleyebilmesi için gerekli olduğunu düşünüyor.

Başlangıçta, sofistler zengin müşterilerle ilgileniyordu. Para karşılığında retorik, müzik ve başka sanatlarda eğitim veriyorlardı. Sokrates, Platon, Aristoteles ve Ksenofon gibi filozoflar bu işe pek sıcak bakmıyordu; sofizmin, kulağa anlamlı gelecek şekilde tasarlanmış basit bir uğraş olduğunu düşünüyorlardı. Sokrates yalnızca hakikate (Sophia) övgüler düzüyordu; öğrencisi Platon ise sofist retoriğin insanları manipüle ettiğini düşünüyordu. Onların gözünde, sofistlik asla Sophia'ya götürmezdi.

Ancak Mercieca ve Rangappa’nın düşüncesine göre, Platon'un diyalektiği siyasi kararları çözmek için yeterli değil. Hafıza ve algı üzerine yapılan onlarca yıllık nörobilim araştırmalarının gösterdiği üzere, Sokrates'in “hakikat” konusundaki ısrarı tartışmalı. Yaklaşık sekiz milyar insanın yaşadığı bir gezegende tek bir hakikate varmak imkansız; bu kadar çok veriyi işleyebilmemiz mümkün değil. 2 bin 500 yıl önce bile, sofistler Phronesis, yani “kullanışlı hakikatin” peşinden koşuyordu. Bu nüansın önemli olduğunun farkındalardı.

“Sofistler demokrasinin uygulanması için gerekli olan beceriyi, yani hakikat hakkında nasıl fikir birliğine varılacağını öğretiyorlardı. İnsanlara nasıl argüman oluşturacakları, dinleyicileri nasıl ikna edecekleri ve çetrefilli siyasi sorunları nasıl çözecekleri konusunda eğitim veriyorlardı.”

Bir profesör olan Mercieca ve bir avukat olan Rangappa, mesleklerinin felsefeden ziyade sofizme benzediğini savunuyor. Sofizm genellikle dürüstlükten uzak tasvir edilse de, toplumda deneyimlediğimiz ortak gerçekliği doğru bir şekilde yansıtıyor.

Sofizmin güncel kullanımına takılmamalıyız. Kelimeler zaman içinde anlam değiştirir: Hinduizmde “uğur” sembolü olan svastik, Naziler tarafından benimsendi; etimolojik açıdan “efsane” veya “hikaye” anlamına gelen “mitoloji”, “sahte” anlamına gelen “mit” ile eş anlamlı hale geldi. Mitolojiler kültürlerin temelleridir, uydurma değillerdir.

Doğru kullanıldığında, sofizm nihai hakikate değil, kullanışlı hakikate dayalı bir argüman sunuyor. Bu anlamda, sofistler ve Budistler, tartışma sevgisi açısından ortak paydada buluşuyor. Keşişler, genellikle el çırpma veya yüksek sesli heceler şeklinde karşımıza çıkan uzun bir eleştirel sorgulama geleneğine sahip. El çırpmak (ya da bu bağlamda bir koan) hakikate giden yol gibi görünmese de, doğru şartlar altında ortaya derin bir anlam ortaya çıkarıyor: Tüm öğrenme süreçleri mantıksal değildir.

Tartışmalar, demokrasi için elzem. Ne yazık ki sosyal medya platformları iç gözlem ve diyalogdan ziyade arkadaşlıktan çıkarmaya ve trollemeye uygun tasarlanmış mecralar. Metinleri yazarın sesi yerine kendi sesimizle okuyoruz, bu da karşımızdakinin argümanını anlamayı zorlaştırıyor. Yakın temas eksikliği, geri çekilmeye sebep oluyor. Birinci raund çanı çalmadan, kavganın bittiğini düşünüyoruz.

Dezenformasyon dijital çağda özellikle zararlı. Sosyal medya platformları, komplo teorilerinin hızla yayılmasına olanak sağlıyor. Aşı ve 5G karşıtı söylemleri paylaşırken “sadece soru sorduğunu” iddia eden ve daha sonra “taraf tutmuyormuş” gibi davranan influencerlar, fazla özgüvenli ikna yönteminin bir örneği olarak görülebilir. Merciera ve Rangappa’nın aşağıdaki görüşlerinde belirttikleri gibi, sorun, felsefe kılığına bürünmüş propagandanın George Bush'un meşhur ettiği bir zihniyeti teşvik etmesi: “Ya bizimlesiniz ya da bize karşısınız.”

“Propaganda ve dezenformasyon, rıza olmaksızın ikna etmektir: aslında yeni “gerçek” versiyonları sunan kişiler, bizi ikna ettiklerini gizlemeye çalışırlar. Bu iletişim biçimleri, mantıktan ziyade manipülasyona dayalı bir sonuç ortaya koyar. Propaganda ve dezenformasyon, şüphenin hakikat arayışı girişiminden ziyade sadakatsizlik gibi görüldüğü bir alan yaratır.”

“Propaganda boyun eğmedir, otoriterler için tercih edilen bir araçtır,” diye devam ediyorlar. (Benzer şekilde Platon demokrasiden pek haz etmezdi; herkesin hakikate erişebileceğini düşünmüyordu.) Konuyu günümüze getiren yazarlar, Twitter’ın Trump’ı yanlışlamasından bahsediyor: bu eski bir demokratik yöntem, ancak “kralı” sorgulayan her şey “taraf” tutmuş oluyorsa, ne yazık ki hakikatle başa çıkmak için yeterli değil. Karizmatik figürler için “her şeyi kabul etme” eğilimi, bizi sallantılı bir zeminde bırakıyor. Tarikatlar de böyle oluşuyor.

Yazarlar, sağlıklı bir demokrasinin merakı ve tartışmayı teşvik etmesi gerektiği sonucuna varıyorlar; bu taktikler, mutlak ama her zaman ulaşılması zor bir hakikat arayışından ziyade sofizm ile daha uyumlu.

“Tartışma yerine suçlama, ikna yerine itaat, demokratik diyalogla bağdaşmıyor. Antik Yunanlar, demokratik normların dışında, sorgulanmamış propaganda ve dezenformasyonu reddediyorlardı. Biz de öyle yapmalıyız."

teyit.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder