Translate

20 Ağustos 2023 Pazar

Direncin şairi Gülten Akın

Fransız aktivist-yazar Stephane Hessel “Öfkelenin” eserinde “Yaratmak, direnmektir” der. Gülten Akın da Zeynep Oral’ın deyimiyle yaratarak direncin şiirdeki adı olur. Gülten Akın “Acı varsa onu duymak başka, acıya yenik düşmek başka. Acıya yenik değiliz ne ben ne de şiirim” şeklinde tanımlar edebiyatını ve mücadelesini.

"ÇEVREMDE OZANLARA SAYGI DUYULURDU"

Edebiyat sevgisini 10-11 yaşlarında heybesine doldurmaya başlayan Gülten Akın; Dostoyevski, Tolstoy, Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali gibi yazarlarla tanışır önce. O günleri şöyle anlatır: “Çevremde ozanlara saygı duyulurdu… Dayım ve amcam şiir yazardı. Dayılarımın tavan arasındaki bavullarında kitaplar buldum: şiir kitapları, öyküler, romanlar, antolojiler… Dostoyevski, Tolstoy, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali’yi erken tanıdım. Doyumsuz bir gömü… Uzun süre elime ne geçerse okudum…”

"KESTİM KARA SAÇLARIMI N'OLACAK ŞİMDİ"

Üç kız kardeşi olan bir ablaydı Gülten Akın… Babasının erkek çocuğu olmamasından kaynaklı yaşadığı düş kırıklığına tanık olur. Bu durum o yıllarda kadın duyarlılığı edinmesini sağlar. Bu duyarlılığı yıllar sonra “Kestim Kara Saçlarımı” şiiriyle bir manifestoya dönüştürür. Gülten Akın, şiirin bir başkaldırı olduğu söylemini bu şiiriyle açığa çıkarır. “Kara saç” köleleştirilmiş kadınların simgesiydi: “Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön/ Yasaktı yasaydı töreydi dön/ İçinde dışında yanında değilim İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi/ Bu nasıl yaşamaydı dön … /Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi/ Bir şeycik olmadı- Deneyin lütfen- / Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım/ Günaydın kaysıyı sallayan yele/ Kurtulan dirilen kişiye günaydın…”

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARI

İkinci Dünya Savaşı sırasında daha 10 yaşındayken yoksulluğu derinden yaşar şair. Sonraki sürgün yıllarında Anadolu’nun yoksulluğu katılır onun çocukluğundan kalma yoksulluğuna. Anadolu insanının çaresizliği artık şiirlerindedir. Çocukların hastalıktan, yokluktan ölmelerine çaresiz kalan anneler onun mısralarındadır: “En küçüğü Telli bebek yed’aylık/ Vurgun yemiş serilmiş bir köşeye/ Bir ölse, diyor anası, bir ölse/ Hangi bir ülkenin/ Hangi bir yerinde/ Hangi bir ana/ Bebeğini ölsüne tutuyorsa/ Batmıştır o ülke/ Ölüm girmiştir temeline...”

İKİNCİ YENİ VE GÜLTEN AKIN

Erkeğin kalem, kadının kâğıt olduğu anlayışın hâkim olduğu 1950’lerde Gülten Akın, eril şiire ve şairlere karşı kendine bir yol açar. İkinci Yeni şairlerinden etkilense de farklı imgelerle yalnızlığın, ölümün, ayrılığın izleriyle donatır ilk şiirlerini. Memet Fuat, Gülten Akın’ın bu dönemi için “Bireysel şiirlerinde dahi insanı ilgilendiren ortak kaygılardan söz eder.” der. Asım Bezirci de İkinci Yeni kitabında bunu destekler nitelikte “Gülten Akın İkinci Yeni'nin biçimsel açılımlarını toplumcu bir anlayışla birleştirmeye girişir” ifadelerini kullanır.

"SÜRGÜN YİNE GELDİ DAYANDI"

Mülkiyede hukuk okurken tanışır eşiyle, üniversiteyi bitirdikten sonra hemen evlenirler. Kaymakam olan eşiyle 1958-1972 yılları arasında Anadolu’yu arşınlar, çoğu zaman bu arşınlama devlet zoruyla gerçekleşir yani diyeceğim o ki sürgüne yollanır: “Git oldu can, sürgün geldi dayandı/ Sürgün yine geldi dayandı/ Kitapları topladım, çocukları giydirdim…”

Kimi zaman Şavşat’tan seslenir şiirlerinde kimi zaman Gevaş’tan kimi zaman da Alucra’dan. Doğu’dan Karadeniz’e yankılanır mısraları oradan da iç Anadolu’ya dolaşır bir çırpıda. O günleri şöyle anlatır: “Anladım ki çevremdeki kişilerin yaşamı daha da ilginçti. Şiirimin kapılarını ardına dek onlara açtım. Artık şiirim, çevrem dediğim birlikte yaşadığım halk oluverdi.”

Alucra’da okuma bilmeyen kadınlar için kurs açar, ortaokul öğrencileri için oyun sahneye koyar. Her şey yolundadır fakat bir gece evleri bombalanır. Yaşananları Gülten Akın’dan dinleyelim: “Bir akşam evimize bomba atıldı, lojman hasar gördü, bize bir şey olmadı. ‘sen çalışkan, dürüst bir kaymakamsın, senin gibileri çok gördük’ diye başlayan tehdit mektupları aldık. Günlerce yastığımızın altında tabancayla yattık.” Sonrası malum sürgün. Ne zaman halk yararına bir şeylere yapmaya kalkışsa toprak ağaları, zengin eşraf tarafından bürokrasiye kurban edilir ve sürgün başlar. Ne de olsa bu kurulu düzenin amacı küçük bir azınlığı mutlu etmekti.

KOCAMAN BİR CEZAEVİNDE

Sonra Ankara’ya gelirler… Yıl 1972’dir. Anadolu geçen günleri için “Yoğun zulümler, işkenceler gündeme geldi. Tutuklamalar cezaevleri 8 yıllık bir pay aldı ailemiz ondan” ifadelerini kullanır. “İlahiler”, “Ağıtlar ve Türküler” ve “42 Gün Şiirleri” o günün acılarının şiirleridir. 12 Eylül sonrası oğlu tutuklanır ve müebbet hapse mahkûm edilir. İşkenceler ve açlık grevleriyle cezaevi kapısını arşınlar Gülten Akın: “Soğuktu. Çoğumuzun sırtında ince giysiler. Çoğumuzun ayağında, eski, ıslağını içe geçiren pabuçlar. Her gün buralardaydık, yuvarlak, küçük parkta oturduk. Kovalıyorlardı bizi kapı önlerinden. Azarlıyor, itiyorlardı. Dövüşürdük kimileyin. Öfkeyle bağırırdık. Ama dayanamazdık, tutunamazdık fazlaca” Ana yüreği, oğlunun haksız bir şekilde ömür boyu hapisle yargılanmasına dayanamıyordu: “Büyü de baban sana / Büyü de / Acılar alacak / Büyü de baban sana / Baskılar, işkenceler alacak /Kelepçeler, gözaltılar, zindanlar alacak…”

KAVGA VE ZULMÜN DESTANLARI

Kurtuluş Savaşını da şiirlerine konu edinir Osmanlıdaki Celali İsyanlarını da. Gülten Akın, Maraş’ın Ökkeş Destanı için “umarsız bir halkın kendi küllerinden yeniden doğuşu” diye tanımlar. Celaliler Destanı için de “Koca Osmanlı Mülkü’nün ayakta olduğu bu dönemde, zulmün ve buna karşı kalkışmanın, büyük ve uzun isyanının destanı olsun diye yazıldı” ifadelerini kullanır. Destanlar, ağıtlar, türküler, ilahiler…  Halk edebiyatının bu türlerini yenilikçi bir anlayışla kalem alır Gülten Akın. Yunus’tan Pir Sultan’a, Veysel’den Ahmedî Hani’ye herkes yaşar onun şiirlerinde. Dili halkın dili, mısraları halkın mısraları olur.

"BEDRETTİN YAŞAMAKTA"

Sevdanın, yalnızlığın, ölümün, kadının, yoksulun şairidir Gülten Akın, direncin şairidir. Bir şiirinde “Ağıtla başlarız yaşamaya.” der.” Acıları en iyi o tanır ama bilir ki “Halk birikir cellat olur/ zulüm bir başına kalır/ İp çürür, kurşun çözülür/ Bedrettin yaşamakta…” ‘İnsan sorumluluktur’ savaşa, işkenceye, ölümlere karşı. Bu sorumluluğu, sorun olarak görenleri de görmezlikten gelenleri de unutmaz şiirlerinde. Bir sonbahar günü aramızdan ayrılır Gülten Akın… Haydar Ergülen’in deyimiyle “Şairler Annesi Gülten Akın”… Son kitabı “Beni Sorarsan” girişinde yer alan “Ağır, çok ağır bir dünya”dan direnciyle, umuduyla, sevdasıyla bize veda eder.

Dipnot: Toplu Şiirler I Kırmızı Karanfil YKY 14.Baskı 2023, Toplu Şiirler II Ağıtlar ve Türküler YKY 7.Baskı 2023, Toplu Şiirler III Uzak Bir Kıyıda YKY 8.Baskı 2023, Celaliler Destanı YKY 2. Baskı YKY 2007

Tarık Özyıldırım / Evrensel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder