Translate

4 Ekim 2019 Cuma

Türcülük de tıpkı ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığı gibidir…

Yalçın Ergündoğan

'İnsan merkezci' saplantılarımızı, 'kibrimizi' terk edebildiğimiz ölçüde, diğer türlerle yaşamı daha eşit ve adil paylaşabilmek mümkün olabilir…

4 Ekim “Dünya Hayvan Hakları Günü”. Dolayısı ile içinde bulunduğumuz günler, diğer türlerle ilişkiler konusuna biraz kafa yorma ve türümüz için de; çokça özeleştiri yapma imkanı yaratabilecek bir hafta olabilir. Bu, hem kendi türümüz, hem diğer türler, hem de içinde yaşadığımız ortak evimiz ‘dünyanın’ geleceği için (hem de sıkça) yapmamız gereken bir şey aslında.
Yeniden hatırlarsak; dünyanın birçok farklı ülkesindeki Hayvan Hakları ve Koruma Dernekleri, 1931 yılında bir araya geldikleri 4 Ekim gününü, "Dünya Hayvan Hakları Günü" olarak kabul etti. Yıllar sonra, 21–23 Eylül 1977'de Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından Londra'da Hayvan Hakları konusunda düzenlenen bir uluslararası toplantıda, ortak bir metin,"Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi" olarak kabul edildi. Bu bildirge, 15 Ekim 1978 tarihinde de Paris'te UNESCO Evi'nde törenle tüm dünyaya duyurulup ilan edildi. (Bildirgeyi tam metin olarak aşağıya ekliyorum.)
* * *
Ben epey bir zamandır yazılarımda tekrarlıyorum. İnsan türü, ben merkezci. Kibirli. En “akıllı”, en “zeki”  tür olduğu iddiasında. Genelde, kendisini bir hayvan türü olarak dahi görmüyor. Bunu bir aşağılanma sayıyor. Ama, en “akıllı” ,en “zeki” olduğunu sanan şu bizim insan türünün içinden, “daha akıllı” olduğunu iddia edenlerin kurduğu düzenlerin bugün vardığı durum da ortada. 
Mensubu olduğumuz tür, kendisinin de üzerinde yaşadığı gezegeni, tüm diğer canlı türleri ile birlikte imhaya, “toplu yok oluş”a götürecek adımları hızla atmayı sürdürüyor. Küresel ısınma, iklim değişikliği, nükleer hevesleri, savaşlar… Diğer tüm canlı türleriyle birlikte üzerinde yaşadığımız gezegen, “insan türü”nün açık tehdidi altında. 
Bakın, İnsan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens” (Kolektif Kitap) kitabında etraflıca anlatan Yuval Noah Harari, aslında tehdidin boyutlarının nereye vardığını da; “Yarının kısa bir tarihi Homo Deus” adlı kitabında anlatmayı sürdürüyor. 
Harari, “yola önemsiz bir hayvan olarak çıkan  Homo Sapiens’in, “yapay zeka”, “robotlar” dönemiyle tanrılar katına doğru çıkma sürecinde, kendi sonunu da hazırlama serüvenine  tarih ve felsefe ışığında kafa yoruyor.
Düşünür, bu perspektifle tarih boyunca “türümüzün” benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmesine rağmen, mutluluk seviyesinde neden kayda değer artışlar olmadığını da çözmeye çalışıyor. 
* * *
İnsan türünün durumu bu. Geleceğe dönük incelemeleri ve durum tespitlerini sürdürürken, yurdunu bütün bir ‘cihan’ olarak kabul etmek, dil, din, ırk, cinsiyet ve tür farkı bilmeden, bir anadan doğmuşçasına, ‘önce insan’ yaklaşımının yerine, ‘tüm canlıların yaşam hakkı’nı koymak da mümkün aslında. Diğer canlı türleriyle, yaşam zincirinin sürekliliği için bir arada yaşamamız zaten zorunlu. Bunun için de ”türcülük”ten uzaklaşmamız şart.
Nasıl ki duyarlı türdeşlerimiz; ırkçılığa, cinsiyet ayrımcılığına, savaşa, nükleere, işkencelere, baskılara, sömürüye,  soykırıma karşı çıkıyorsa, bu doğrultuda mücadele yürütüyorsa; açık ve net olarak 'türcülük' ve türevlerine de, 'bir türün başka bir tür üzerinde tahakküm kurmasına' da karşı çıkışı önce bilince çıkarmak, sonra da yükseltmek  gerekiyor. Buna önce kendimizi, ardından da tüm çevremizi zorlamalıyız.
Hayvan Özgürleşmesi (2005, Ayrıntı Yayınları) kitabının yazarı felsefeci Peter Singer da bu konuda şöyle diyor:
 “Sırf bizimle aynı türe mensup olmadıkları gerekçesiyle onların çıkarlarını göz ardı eder ya da önemsiz görürsek, kaba ırkçıların ve cinsiyetçilerin mantığını benimsemiş oluruz. Irkçılar ve cinsiyetçiler de, kendi ırklarına ve cinsiyetlerine mensup kişilerin, diğer tüm özelliklerinden ve niteliklerinden bağımsız olarak, sırf bu özelliklerinden dolayı daha üstün bir ahlaksal statüye sahip olduklarını düşünürler.” 

SEVMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ AMA…
Hiç kimsenin hayvanları (yani diğer türleri) sevme zorunluluğu yok. Bir hayvanın yaşam hakkına saygı göstermek için, hayvanın güzel ya da cana yakın olması, sevimliliği gibi ölçütler geçerli olamaz. Zaten, Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi de işte tam bu noktaları kayıt altına alıyor. Bildirge de, hayvanların çıkarlarının en iyi şekilde gözetilmesi gerektiğini ve bir hayvanın çıkarlarının gözetilmesi için de, o hayvanın mutlaka “şirin”, “insanlara yararlı” ya da “soyunun tükenme tehlikesi içinde olması”nın ya da “herhangi bir insanın onları sevmesinin gerekmediği”nin altını çiziyor. 
Türcülükle mücadele konusuna kafa yoranlardan Tom Regan; “Kafesler Boşalsın” (2007, İletişim Yayınları) kitabında ve çeşitli makalelerinde şuna vurgu yapıyor:
“Hayvanlara saygı göstermek, bir nezaket meselesi değildir, bir adalet meselesidir. Çocuklara, zihinsel gelişimini tamamlamamış olanlara, demanslı yaşlılara ya da ahlaken edilgin diğer varlıklara karşı görevlerimizin temelinde, ahlaken etkin varlıkların “duygusal ilgileri” yatmaz; onların içsel değerine saygı duyulması yatar. Ahlaken etkin varlıkların ahlaken ayrıcalıklı konumda oldukları anlayışı, mitten ibarettir.”  

İNSAN TÜRÜ OLARAK SORUMLU VE SUÇLUYUZ
Diğer canlı türlerine karşı gösterdiğimiz ortak duyarsızlığımız ve gecikmiş özeleştirimiz, “özürümüz” için tüm dünya insanlığı olarak, daha doğru ifade ile; “insan türü” olarak sorumlu ve suçluyuz elbette!.. Hele ki, hayvanların en ağır işkenceler altında tutulduğu “sanayi tipi hayvan üreticiliği”nin  varlığı ve bu yöndeki duyarsızlığımız affedilemez.
Bu nedenle, “Dünya Hayvan Hakları Günü”nü vesile ederek, burada da yinelemek istiyorum:
"Doğanın da hayvanların da ne kendilerini savunacak 'avukatları', ne çıkarlarını koruyacak 'sendikaları', ne de 'oy hakları' var. Tam da bu nedenle; tüm canlıların 'yaşam haklarını' savunan, onlarla birlikte, yaşamı eşit ve adilce paylaşabilmek için, 'türcülüğü' reddeden bir noktadan baskı ve sömürüye karşı çıkan duyarlı insanlara çok iş düşüyor... Unutmayalım; DÜNYA YALNIZ BİZİM DEĞİL..."
Hayvanların özgürleşmesinin, insanların özgürleşmesiyle diyalektik bir bütünlük taşıdığını da hep hatırımızda tutarak; 'insan merkezci' saplantılarımızı, 'kibrimizi' terk edebildiğimiz ölçüde diğer türlerle yaşamı daha eşit paylaşabilmeye yaklaşabileceğiz.  Duyarlı, vicdanlı ve ahlâklı olabilmek için de bunu yapmamız şart!.. 
Unutmayalım! Hayvanların merhamete, acınmaya, korunmaya değil, haklarının tanınmasına ve saygı gösterilmesine ihtiyacı var. 
* * *

HAYVAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.
2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.
3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.
4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır.
5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir.
6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır.
7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.
8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir.
9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır.
10. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır.
11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur.
12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur.
13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır.
14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır.   (15 Ekim 1978'de Paris UNESCO Evi’nde kabul ve ilan edilmiştir.)


ARTI GERÇEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder